‘’Eskiler nisan yağmuruna ab_ı nisan derlerdi. Rivayete göre mi desem, söylencelere göre mi desem, nisan ayında sedefler deniz dibinde su yüzüne çıkıp, yağmur tanelerini içine alır sedef yaparmış…’’
Bu hafta yağmurlar başlıyor kim sevmez ki yağmuru? Nisan yağmurları, vücuda zindelik ve enerji kazandırıyor; çünkü içinde kullanılabilir demir var.
Kış boyunca en alt seviyeye inen vücudun demir miktarını en doğal yolla geri kazanabiliriz. Yağmur gördüğünüzde dışarı çıkıp bol bol ıslanalım… Hayatımızda her şeyin eskisi gibi olmadığı, muhtemelen yağmurlarında eski tadı yok diyoruz. Yağmurdan sonraki o toprak kokusunu en son ne zaman içimize çektik peki? Yağmurlar yağarken biz nerdeyiz, bu yağmurların altında mıyız? Örneğim; kaplarımızı doldurmak geliyor mu aklımıza tekrar şifa niyetine… Küçükken bunu çok yapardık en çokta o zaman ıslandık… Her damlanın bereketi, saflığı o zamanda mı kaldı diyorum yoksa biz mi çok monotonlaştık etrafa robotlaşıp mı kaldık, yağmurlar mayısta da yağar martta da yağar ama en çok nisan yağmurlarını severiz içinde sevgi, hoşgörü, şefkat var şifa var, toprağın en çok ihtiyaç duyduğu aydır.
Nisan yağmurları nasıl güzel anlatıla bilir acaba yaşayarak mı yani ıslanarak mı yoksa buğulu camdan dışarıya bakarak mı?
Yağmurların inanç dünyamızda da çokça yeri vardır. Nisan yağmurlarının birçok hastalığa şifa olduğu biliniyor. Yağan yağmurlar baharın toprağa olan aşkıdır. Her zaman bizi alıp götüren bir yağmur damlası olmalı ıslanma sakta o gelip bizi bulur. Yağmur altında ıslanalım birbirimize dua edelim, gönlümüz kalbimizde yumuşar beklide.