Kılıçdaroğlu; Dava açacak savcı yok memlekette

TAKİP ET

Van Gazetesi, Van Haber (Özel Haber) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir otel'de  Van'daki kanaat önderleri ile bir araya geldi. Basın karşısında konuşma yapan Kılıçdaroğlu; " iktidar, devleti yönetirken insanı maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak zorundadır"dedi.  

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,"Anayasa: İnsanın maddi ve manevi Varlığı'nın gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak. İktidar, devleti yönetirken insanı maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak zorundadır. Hangi maddi açıdan gerekli şartlar hazırladı?  söyledim, kişi başı gelir düştü. Manevi açıdan bakın. Manevi dünyamızın ne kadar büyük sorunlarla karşılaştığını bunları zaman belirliyordu. Nedir? o dünya; ahlak üzerine, erdem üzerine ve adalet üzerine inşa edilir manevi dünyamız. Adalet yoksa bir şey yoktur. 

Van Gazetesi - Özel Haber - Suzan Öner

DEVLETİN DİNİ ADALET OLMAKTAN ÇIKTI

Liyakat yoksa bir şey yoktur. Erdem,bilgi , akıl bunların hepsinin olması lazım. İlim Çin'de bile olsa gidin öğrenin diyen bir sevgili peygamberimiz var. İlmi yok ettik. Devlet'in dini adalettir diyen bir Hz. Ali var. Devlettin dini adalet olmaktan çıktı, adaletsizlik oldu. Hepimizin düşünmesi lazım. Adalet olmadığı zaman nasıl yapacağız bunu. Adam yurt dışından tonlarca kokain getiriyor. Yakalanıyor. Dava açacak savcı yok memlekette. Saraya bakıyor. Dava aç dese açacak, açma dese açmayacak.

SARAYIN SAVCILARI 

 Şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. O savcılar, bir suç unsuru hakkında neden dava açmıyorlar? Çünkü yeraltı dünyası ile siyasetçiler arasında parasal ilişki var.  Savcı korkudan dava açmaz. Hani bunların adı, Cumhuriyet Savcısıydı. Eğer bir yerde savcı, cumhuriyet savcısı olmaktan çıkıp sarayın savcısı oluyorsa dava açamaz artık. Açma şansıda yoktur.  

YOLSUZLUK VE HIRSIZLIK DİZ BOYU

Hangi manevi değerimizi koruduk biz. Yolsuzluk ve hırsızlık diz boyu. Bütün kardeşlerimize seslenmek istiyorum. Bana bir ülke gösterin. Rüşvet alan bir adam, Türkiye Cumhuriyeti Devletini temsil etmek üzere bir yere büyük elçi tayin edilsin. Ya aklın alacağı şey değil. Dün sözlü gazetesinde vardı. Bir bakanın 2 yardımcısı 111 suç işlemiş. Hapse girip çıkmışlar. İkisi de bakan yardımcısı. Böyle bir Türkiye aklımızın ucundan bile geçmez. Düşünülemez böyle bir Türkiye. Bakan Yardımcısı ve suçlu. böyle olur mu?  

BİR SİYASETÇİ HER AY 10 BİN DOLAR RÜŞVET ALIYOR

Bu devletin, bu hükümetin İçişleri Bakanı çıktı dedi ki ; bir siyasetçi her ay 10 bin dolar rüşvet alıyor.  Ben söylemiyorum. Sizde söylemiyorsunuz. Bu ülke'nin İçişleri Bakanı söylüyor. Bir siyasetçi her ay yeraltı dünyasından 10 bin dolar rüşvet alıyor.  Dava açarlar mı? yok. Devleti yönetenlerin ne yapması lazım? derhal soruşturma açmaları lazım. Siyasetin kirlilikten arınması lazım. Ne demek bir siyasetçi her ay 10 bin dolar rüşvet alacak. Bu siyasetçi vatana hizmet değil, yeraltına hizmet ediyor. Ses çıkaran oldu mu? olmadı. Ben özellikle AK Partiye oy veren kardeşlerime de seslendim. Böyle bir rezaleti onlarında çekmesinin mümkünatı yok. Onlarında bunu itiraz etmeleri lazım. Onlarında çocukları var.  Onlarda güzel bir Türkiye'de yaşamak istiyor.

SAVCI KORKUDAN DOSYAYI AÇMADI 

 Serik Belediye Başkanı Ak Partilidir. İki bakan toplantı yapıyor. Vali var. AK Parti'nin MHP'nin Milletvekilleri var. 500 bin liralık bir rüşvet olayı gündeme geliyor. Serik Belediye Başkanı AK Partili Başkan diyor ki; iki bakansınız burada. Sizin haberiniz var ve buna ses çıkarmıyorsanız yazıklar olsun diyor ve toplantıyı terk ediyor. Bakanlar gene yerinde. Vali gene yerinde.  Dosya savcıya şikayet edildi. Savcı korkudan kapağı bile açamadı. Düşünün toplum nereden, nereye kadar bir yozlaşma zinciri içine konuldu.

Irkçılığı, inanç, kimlik, yaşam tarzı üzerinden siyaseti bitireceğini iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:"Geçmişte bizim kabahatimiz vardı. CHP olarak kabahatimiz vardı. Toplumdan uzaklaşmıştık. Halktan yabancılaşmıştık. Şimdi onu yapmıyoruz artık, değiştik. Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir. Bunu rahatlıkla ifade edebilirim. Devleti cam gibi şeffaf yapacağım. Bakın hepiniz vergi ödüyorsunuz. Nereye gidiyor bu paralar? Demokrasinin çıkış noktası vatandaşın siyasi iktidara dönüp 'Benim vergimi nereye harcadın ey hükümet?' demesiyle başlamıştır. Allah'ın izniyle devleti cam gibi saydam yapacağım. Böyle devlet yönetilmez. Hani yeri geldiği zaman söylüyoruz. Kul hakkı yemek en büyük günahtır. Kul hakkı yemek en büyük günahsa kul hakkı yiyenlere neden oy veriyoruz o zaman? O günaha ortak olmuyor muyuz? Adalette olana oy vereceksin sen. Gerçek anlamda demokrasiyi getireceğim. Kitabımız Kur'an-ı Kerim bile 'Aklınızı kullanmıyor musunuz?' diyor. Aklı kullanmak zaten bizim görevimizdir. Yüce Yaradan'ın bize verdiği en değerli şey akıldır. Aklın kullanılması istişare demektir. Bir devletin yönetimini bir kişiye teslim edemezsiniz."

Sığınmacıların en önemli sorunlardan biri olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:"Suriyeli kardeşlerimi, ırkçılık yapmadan, onların hakkını yemeden, evlerini, yollarını, okullarını, hastanelerini, kreşlerini yaptıktan sonra memleketlerine göndereceğim. Hiçbir tereddüt yok bu konuda.

En geç 2 yıl içinde bunu yapacağım. Kendi ülkelerine gitsinler. Bu dış politikayı 180 derece değiştireceğim. Bu dış politika Türkiye'nin başına bela. Birilerinin talimatıyla dış politikayı oluşturuyorlar. Suriye ile niye kavga ediyoruz? Suriye gerçeğine bakalım. İki taraf var değil mi? İki taraf da Müslüman? İki taraf da birbirini nasıl öldürüyor? Allah Allah diye. Ellerindeki silahlar egemen güçlerin. Niye buna izin veriyoruz? Oturacağız Suriye'yle barışacağız. Büyükelçiliği göndereceğiz.

Onlar da gönderecekler. Buradan gidecek olan Suriyelilerin can ve mal güvenliğini sağlayacağız. Onları şöyle veya böyle şiddetin ortasına atmayacağız. Ayrıca kendi iş adamlarımıza diyeceğiz ki gidin kardeşim orada yeni fabrikalar kurun. Bütün Suriyeliler gitsin o fabrikalarda çalışsınlar. Hepsi üretsinler. Mallarını gerekirse biz satın alacağız. Yapacağım. Yetki verirseniz en geç 2 yıl içinde bunu yapacağım."

"Şimdi Afganistan'dan sürüler halinde geliyorlar. Binlerce kişi geliyorlar. Kimden talimat aldılar?" diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:"Erdoğan, Biden ile yaptığı görüşmede Afganların Türkiye'ye gelmesini kabul etti. Sonra bunu gizlediler uzun süre. Bir baktık Amerika Birleşik Devletleri'nden bir yetkili açıklama yaptı. Kendileri Afganistan'dayken, kendilerine yardım eden Afganlarla iş birliği yapmışlar. O işbirliği yapan Afganlardan 1 milyon kişi gelecek.

Türkiye'de bir süre kalacaklar. Türkiye demiyor, üçüncü ülke diyor. Kalacaklar ve bir süre sonra içinden seçecekler bazılarını götürecekler. Diğerleri bizim başımızda kalacak. Niye kardeşim? Burası sömürge deposu mu? Burası sığınmacı deposu mu? Onlar bize para vereceklermiş. Devletin itibarını, saygınlığını parayla mı satacaksın. Gencecik insanlar 2 bin 400 kilometreyi aşıyorlar Türkiye'ye geliyorlar. Devletin gözetiminde, bu hükümetin gözetiminde geliyorlar tamamı. Hepsi genç, askerlikten yeni gelmiş gibi. Biz ne yapıyoruz bunun karşılığında.

Pırıl pırıl evlatlarımıza, gençlerimize siz de gidin Kabil'e savaşın diyoruz. Onlar buraya çalışmaya, biz oraya ölmeye gidiyoruz. Niçin? Hangi akıl bunu kabul eder? Bizim Afganistan ile tarihsel dostluğumuz var. Afganistan'ın kendi iç işlerinde barış için gidebiliriz, tarafları barıştırabiliriz ama kavganın parçası olmak son derece yanlıştır. Bu yanlış bir politikadır ve bedeli çok ağırdır. Daha gelecekler, 1 milyondan daha fazla gelecek. Oturup İran'la konuşmuyor, 'Neden gönderiyorsun?' demiyor. Geri İran'a gönderebilir uluslararası sözleşmelerde, onu da iade etmiyor. Türkiye'nin başına önümüzdeki süreçlerde büyük felaketler gelebilir. Büyük iç çatışmalar olabilir, hepimiz sakin olmalıyız. Bunları, demokratik yollarla göndermek zorundayız. Sandığa gideceğiz ve bunları göndereceğiz sonra ülkeye huzuru getireceğiz. Bunu yapmak zorundayız. Dış politikayı barış üzerine inşa edeceğiz."dedi.

Van Gazetesi - 0544 409 0328

van kılıçdaroğlu