Van Kalesi: Van Şehrinin En Önemli Tarihi Yapılarından Biri

TAKİP ET

Van Kalesi: Van Şehrinin En Önemli Tarihi Yapılarından Biri olduğunu ve bu kale hakkında bilinmeyen gerçekleri aktarmak istedik.

Uluslararası ivme kazanan ve birçok kişi tarafından ziyaret edilen Van kalesine arkadaşlarla birlikte gitmeye karar verdik. Tabi sabahın ilk saatlerinde Van ili İpekyolu ilçesini araştırarak kaç kilometre bizden uzaklıkta olduğunu araştırdık. Yer bildirimine baktığımızda 6,8 kilometre olduğunu araçla 17 dakikada ulaşacağımızı gördük. Hali ile çok açız ve biran önce o tarihi mekanda kahvaltımızı yapmak istiyoruz. Üstümüze al acele giyerek yola koyulduk. Van kalesi uzaktan yapısı ve mimarisi bakımında hassas işlemiş tarihi bir yapıt. Bu tarihi yapıta bir bankta oturup efsane manzara altında kahvaltı yapmak ayrı bir lezzet olacak. Arakadaşlarla önce ağaçlık bir alan seçiyoruz ve soframızı kuruyoruz. Sımsıcak Van çöreğini sofranın üstüne bırakıyoruz. Hemen tabaklara konulmuş, Van otlu peyniri, Murtuğa, Van tandır ekmeği,  Van yumurtalı siyabo gibi doğal olan kahvaltımızı yaptıktan sonra yeşil ağaçların altın da çimenlerin üzerinde biraz uzandık... Van kalesini dolaşmaya çıktık. hava çok sıcak olduğundan dolayı hemen yoruluyorduk ve yollar düz olmadığından dolayı kaleye çıkmak işimizi zorlaştırıyordu. biraz daha ilerledikten sonra bir kayalığa oturup biraz soluklandık hem de arkadaşlarla olan anımızı muhabbete çevirip vakit geçirdik. zaman çok çabuk geçtiği için hemen kalkıp tekrar yola koyulmaya başladık.  Van kalesi 100 metre yüksekliğe sahip bir yapıt. Görünümü ve tarihi ile bir kez daha bizleri etkiledi. Şimdide sıra tarihi araştırmayı sizlerle paylaşalım.

Van Şehri sürekli büyüyen ve kendisini geliştiren bir memlekettir. Bu memlekette esrarengiz olaylara ve tarihi yapılara şahitlik yapacaksınız.


Van Kalesi,
Urartu Krallığı tarafından kütle halindeki taştan yaptırılan ve Urartu başşehri Tuşpa'yı kuş bakışı gören bir istihkam yapıdır. Van Gölü kıyısında olup, Van şehrine 5 km uzaklıkta bulunan bu kale sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Yapı 1800 m uzunluğunda, 120 m genişliğinde ve 80 m yüksekliğindedir. Kale MÖ 9. yüzyılda Lutipri'nin oğlu Sarduri tarafından MÖ 840-MÖ 825 tarihleri arasında kurulmuştur. Çok sayıdaki bu tür istihkamlara şimdiki Ermenistan, Türkiye ve İran'da rastlanır. Genellikle bu tür yapılar yeryüzüne çıkmış kayalarda ve yamaçların içinde yapılır. Bu tür kaleler genellikle yabancı ordulara karşı koymak için değil, bölge kontrolü için kullanılır. Van şehri eteklerindeki bu yapının harabeleri onun duvarlarının Orta Çağda yapıldığını destekler. Ayrıca bu kalenin, o zamanlarda yaşayan dev insanlar tarafından yapıldığına dair söylentiler vardır. Çünkü Van Kalesi'nin o zamanın şartlarıyla yapılmasının olanaksız olduğu düşünülmektedir.

Rus arkeologların 1915-1916 yıllarında Van Kalesi'nde gerçekleştirdiği arkeolojik kazılan neticesinde Urartu kralı Sarduri'ye ait olan annallar ele geçirilmiş ve kalenin tam olarak planı çizilebilmiş bulunmaktadır.

Coğrafya
Sol Taraf: Kral Arame zamanında Urartu. Sağ Taraf: I. Sarduri döneminde Urartu

Devletin başkenti Doğu Anadolu'da Van Gölü'nün doğu kıyısında yer almaktaydı; daha geç dönemlerdeki adı 'Tosp', Urartucadaki "Tuşpa" adından türemiştir. Van Gölü'nden 1625 metre yüksekte olup Urmiye Gölü'nden 336 metre daha yukarıda yer almaktadır. 3400 ve 5000 km²'yi bulan alanlarıyla her iki göl de Anadolu-İran bölgesinin en büyük gölleridir. "Deniz" olarak da değerlendirilirler. Asurlar (Aşurlar, eski Asurlar)'ın coğrafi metinlerinde Van Gölü'nden "Nairi'nin Yukarı Denizi", Urmiye Gölü'ndense "Nairi'nin Aşağı Denizi" olarak söz edilir.

Bugün dahi Urumiye Gölü'nün Farsçası "Deryaçe" yani "Küçük Deniz" anlamındadır. Urartu yerleşim bölgesinin sınırlarını, batıda Karasu-Fırat, kuzeyde Kuzey Ermenistan dağları, doğuda İran Azerbaycan'ındaki Savalan Dağları, güneyde ise Zagros Dağları'yla birleşen Doğu Toroslar oluşturur. Efsanevi Ağrı Dağı bu dağlık bölgenin orta noktasındadır. İncil'deki masoretik ünlüleştirmeden ötürü bu dağ, Urartu adının "R R T" ünsüzleriyle yazılması sonucu "Ararat" adını almıştır. 5165 metrelik yüksekliği ile Büyük Ağrı Dağı, Kafkasya'nın güneyindeki en yüksek dağdır. Küçük Ağrı Dağı, Tendürek, Aladağ, Süphan Dağı ve Nemrut Dağı gibi genelde 3000 metreyi geçen diğer dağların çoğu Van Gölü yakınlarında yer almaktadır.


Daha sonraları Asur yazıtlarında Uruatri biçiminde rastlanır. Bu belgelerden anlaşıldığına göre MÖ 13-9. yüzyıllar arasında Uruatri ve Nairi gibi toplumlar Doğu Anadolu'da beylik ve aşiretler halinde yaşamaktaydılar. MÖ 13. yüzyılda Urartuların tek bir devletten oluşmadığı ve daha ziyade değişik kabilelerden oluşan bir konfederasyon şeklinde yönetildikleri varsayımı kralların sözlerinden anlaşılmaktadır. Demir Çağı'na girilmesiyle birlikte demir silahların askerî alanda kullanılmaya başlanılmasıyla birlikte askerî başarılar hızlandı. Böylece yüzyıllardır süregelen birleşme süreci neticesinde MÖ 858-856 yıllarında Asurluların Kral III. Şalmaneser komutasında Urartu içlerine yaptığı akınlar neticesinde Urartu Aşiretleri arasındaki birleşme süreci hızlandı ve yaklaşık MÖ 844 yılında Van Gölü kıyısında Tuşpe'de I. Sarduri'nin idaresi altında birleşme gerçekleştirilerek Urartu Krallığı ortaya çıkmış oldu. İlk Urartu yazıtı ve Van Kalesi'ndeki ilk anıtsal mimari bu krala aittir. MÖ 7. yüzyıldaki en güçlü krallardan biri olan II. Rusa'dan sonra ise gittikçe zayıflamıştır. MÖ 7. yüzyıldaki İskit ve Med akınları Urartu'ya büyük zarar vermiştir. Ayrıca Babiller kaynaklarında da İskit akınlarının Urartuları zayıflattığı desteklenir. MÖ 612'den itibaren herhangi bir etki gösteremeyen Urartular, MÖ 590 yılında İran'dan gelen Medler tarafından yıkıldı. Bölgenin adı, 6. yüzyılın sonlarıyla birlikte Ahameniş kaynaklarında Urartu yerine "Armina" olarak geçer. Urartu krallarının sıradüzeni ve tarihlendirilmesi, daha iyi belgelendirilmiş Asur kralları listesi ile kurulabilen paralellikler yardımıyla sağlıklı hale getirilebilmektedir.

Urartu Devletinin Kuruluşu
Urartu Devletinin kuruluşunu tamamlar tamamlamaz, özellikle Sarduri I, Menua ve Argişti I’in saltanatları süresince, yayıldıkları sahanın (doğu Anadolu, Transkafkasya ve Kuzeybatı İran) nasıl en güçlü siyasi birliği haline geldiğinden ve hakim olunan coğrafi alanın genişlemesinden dolayı giderek artan insan-doğal kaynak ihtiyacını karşılayabilmek için çevresindeki krallık ve prenslere yönelik aralıksız seferler düzenlendiğinden bilinmektedir. Urartu Devletinin kuzey politikasının nedenlerine, ayrıntılarına, bu toprakların nasıl ve ne zaman Urartu’ya katıldığı ve Konfederasyonların birleşik hareket etme arzularının artması merkezi devlet sisteminin kurulması için ilk aşamayı oluşturmuştur. M.Ö. 9. yüzyılda (M.Ö. I. bin yılın başlarında), konfederasyonlar birleşerek Urartu Devleti’ni oluşturmuşlardır. Aslında bu devre bir geçiş sürecidir. Urartu Devleti için merkezi sisteme yönelik ilk organizasyonlar Lutipri döneminde başlamıştır. Lutipri (M.Ö. 880–860) devri olayları hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Asur kralı Asur Nasirpal II (M.Ö. 883–859)’nin 2. saltanat yılı yazıtlarından anlaşıldığına göre, Asur’a vergi vermek zorunda kalmıştır. Söz konusu vergilerin bu ülkeye ulaştırılmasını da Lapturi üstlenmek zorunda kalmıştır. Lutipri’den sonra, Urartu tahtına Aramu (Arame) (yaklaşık M.Ö. 860–840) geçmiştir. Bu kral hakkındaki bilgilerimiz Asur kralı Salmanassar III (M.Ö. 858–824)’ün sefer kayıtlarına dayanmaktadır.

Urartuların kullandığı dil ile Hint-Avrupa dil ailesi (misâl Ermenice, Zazaca, Kürtçe, Farsça) ve Sami dil ailesi (Aramca, Arapça) arasında hiçbir bağ yoktur. Urartuların konuştuğu dil Hurrice ile aynı kola ait olup büyük akrabalık içermekte ve en çok Kuzeydoğu Kafkasya Dil ailesi (Çeçence) ile benzerlik göstermektedir.[7] Ancak akrabalık dereceleri daha kesinlik kazanmamıştır. Ata torun ilişkisinden bahsetmek için henüz çok erkendir. Yaşayan diller arasında en çok ortak kelime Urartuca ile Kuzeydoğu Kafkas dilleri arasındadır, toplam bilinen 350 Urartuca kelime kökünden 169'u.

Yazı olarak kendine özgün bazı karakteristik özellikler gösteren çivi yazısı ve bazı anıtsal yapılarda ise hiyeroglif kullanmışlardır. Urartu Devleti çivi yazısını ve Hitit hiyeroglif yazısını kullanmışlardır. Urartuların devletler arası yazışmalarda Asur dilini sıkça kullandıkları ele geçirilen çivi yazılı kraliyet metinlerinden anlaşılmaktadır. MÖ 7. yüzyıla ait olup Kral II. Rusa tarafından bazı idari yazışmalarda kullanılmış tabletler kale içinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır. Urartuca yazılı tabletler Alman dil bilgini Johannes Friedrich tarafından günümüze tercüme edilmiştir.


Van / Mehr Kapısı (Mağara Tapınağı) anıtındaki yazıta göre Urartuların inandığı, kutsadığı ve adlarına belirli dönemlerde kurban kestiği 79 tanrı, tanrıça ve tanrısal özellik bulunmaktadır. Bunlardan ilk üç sırayı Haldi, Teişeba ve Şivini paylaşır. Haldi - (Eşi Bagbartu / Bagmaştu / Arubani), Urartuların ana tanrısı idi. İsim olarak kökeni M.Ö. 13. yüzyıl Asur yazıtlarına kadar inmektedir. En büyük tapınağı Musaşirin'de idi. Teişeba (fırtına tanrısı) Hurri kökenlidir ve Hititlerde Teşup ile aynı tanrı olmalıdır. Şivini de (Güneş tanrısı) olup Hurri kökenlidir. Hititler'deki Şimegi'nin karşılığıdır. Urartular, büyük merkezlerde tanrıları için kule tipi tapınaklar ve açık alanlardaki kayalara kapı görünümlü kutsal nişler yapmışlardı.

Âyinler
Ana madde: Âyin

Urartu tanrıları için ritüeller eşliğinde kurbanlar kesilmesi esasına dayanmaktadır. Kurbanlar koyun, inek ve sığır olarak çeşitlilik arzeder ve Urartuların 79 tane tanrılarından her bir tanesi için kaç tane koyun / sığır kesileceği belirlenmiştir. Ayrıca devletin başkenti olan Tuşpa için de kurban kesilmekteydi. Kesilen hayvanların kanlarının Van Kalesi'ndeki bir meydanda toplanması için drenaj kanalları inşâ edilmişti. Araştırmacı bilim insanları benzer kanallardan diğer yerleşim site ve şehirlerinde de keşfetmişlerdir. Kesilen hayvanların yaşlarının ortalama iki günlük olacak kadar çok genç oldukları anlaşılmıştır. Blur-Karmir (Kızıl-Tepe) mevkîinde yapılan araştırmalar sırasında dört binin üzerinde kurban edilmiş hayvan külleri bulundu. Alman arkeologların Rusahinili (Toprak-Kale) mevkîinde yürüttükleri araştırmalar neticesinde hayvan kemiklerinin arasında bâzı çocuk kemiklerininde bulunmasıyle insan kurban etme adetinin de Urartuların gelenekleri arasında olduğu sonucuna vardı. Ḫaldi'nin onuruna çocukların nasıl kurban edileceğini ve hangi ritüellerin uygulanacağını açıklayan bir kil tablet ele geçirilmiştir.

Ölü gömme
Urartu'da yakarak veya yakmadan gömü yapılmaktaydı. Yönetici kesim ve olasılıkla aileleri büyük kale ve merkezlerin yakınındaki çok odalı kaya mezarlarına birlikte, diğerleri ise sosyal statülerine göre toprak altına inşa edilen oda mezarlara, basit toprak mezarlara veya yakılarak urne adı verilen küplere gömülmekteydiler. Merkezde Van Kalesi, batıda Palu, Malazgirt ve Altıntepe'de, kuzeyde Aras Nehri'nin güney bölgesinde, doğuda Şangar (İran'da Bastam'ın kuzeyi) gibi önemli yönetim merkezlerinin yakınında çok odalı kaya mezarları bulunmaktadır. Dilkaya Höyüğü, Karagündüz Höyüğü ve Yoncatepe Höyüğü'nde ise soyulmadan günümüze ulaşmış, içinde birden çok gömü bulunan yeraltı oda mezarları incelenmiştir. Ölümden sonraki yaşama inandıkları için ölülerin mezarlarına günlük yaşamda kullandığı yastık, çanak, çömlek gibi eşyalar konulurdu.


VAN GAZETESİ 2023 – ADEM YALCIN


Van Haber , Van Haberleri, Van Gazetesi , Van Kalesi , Van Kalesi tarihi , Van kalesine nasıl gidilir, Van kalesini gezelim , Van kalesi turları , Van kalesi gazetesi , Van , Van’ın tarihi yerleri , Van ili , Van’ın eski isimleri , Van memleket
 

Van Haber Van Haberleri Van Gazetesi Van Kalesi Van Kalesi tarihi Van kalesine nasıl gidilir Van kalesini gezelim Van kalesi turları Van kalesi gazetesi Van Van’ın tarihi yerleri Van ili Van’ın eski isimleri Van memleket van haberleri van kalesi van gaze