Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor ki aşk duygusu hiç bir zaman değişmez ve aynıdır. Fakat yaşanan her aşk aynı değildir. İşte bunun en önemli sebebi ise kişilerin karakteristik özellikleri ve kişiliklerinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar aşk duygusu aynı olsa da her insan yaşamak istediği şekilde yorumlar aşkı kendi içinde. Dolayısıyla kişilerin karakter ve kişilik özellikleri bakımından aşk her birey için farklı bir anlam ifade edebiliyor. Bu sebeple aşk herkesçe aynı şekilde yaşanmadığından ötürü, aşkın oluşturduğu birçok tür vardır. Aşk birçok türde aslında bir yaşam biçimi olarak da görünebiliyor. İşte bende sizler için bu yaşam türlerinden kendi izlenimlerimden yola çıkarak kısaca bu konulara değinmeye çalıştım.
Sabırla ve keyifle okumanızı ümit ediyorum…
-Aşk nedir?
Öncelikle aşk, çok tuhaf bir duygudur. Aşkın dili, dini, ırkı, rengi yoktur. Kadında ve erkekte aynı duygular içerir. Aşkın bulunduğunuz durum ve şartlar neticesinde birçok türü olsa da aşk duygusu her zaman aynıdır ve hiç değişmez. Uzun süren bir ilişkideki duygu nasılsa, bu ilişki bittikten sonra farklı biriyle yeniden bir ilişki kurarken duyulan aşk duygusu da aynıdır. Peki bu duygu nasıl bir şeydir? Doğrusu bu duyguyu tarif edebilmek pek mümkün olmasa da bunu ancak hayatın içinden örneklerle belki az da olsa tarif edebiliriz...
Herkesin olduğu gibi benimde yaşadığım birçok aşk hikayesi olmuştur. Size kendi yaşadığım bir aşk hikayesi örneğiyle bu duyguyu tarif etmeye çalışacağım.
Orta okul dönemlerinde başlamıştı ilk aşk serüvenim. Daha çocuktum ve aşk ne demek bunu bile bilmiyordum. O zamanlar masumdu tüm duygularımız. Seni seviyorum cümlesinin en saf haliydi belki.
İki sevgili ne yapar veya birbirlerini seven iki insanın ne yapması gerektiğini bile bilmiyordum. Ve seni seviyorum cümlesini kaç kişiye daha söyleyeceğimi bile tahmin edemiyordum. Mutluluğun bir çiçekten ibaret olduğunu sanıyordum.
Daha sonra lise dönemlerindeki aşk anlayışım farklı bir boyut kazandı. Ergenliğin verdiği bir hevesle aşkı yaşama tarzımız değişti.
Orta okul dönemlerinde yanına gitmeye utandığım sevgililere lise dönemlerinde biraz daha yakınlaşma arzusu doğdu. O dönemlerde de güzel ve zararsızdı aşk... Her ne kadar yeni bir boyut kazansa da aşka bakış açımız, kimseye karşı kötü bir niyette bulunmadım. Dedim ya, o dönemlerde zararsızdı aşk. Liseye kadar bütün yaşanmışlıklar birer hevesti. Asıl aşkın ne olduğunu liseden sonra ki zaman sürecinde anladım.
Sevgi ile arzuyu ayırt edebilecek yaşa geldiğimde anladım asıl aşkın ne demek olduğunu.
Okul dönemlerinde, yani aşkın ne demek olduğunu tam kavrayamadığım dönemlerde tanıştığım insan sayıları 10’lardan, tek hanelere kadar düştü. Aşk yaşayacağıma inandığım insan sayısında düşüş olmasıyla birlikte arzu ve isteklerimi karşılayabilecek birçok fırsatta geçti elime.
Kısa süreliydi hepsi.
Aşk yaşantım biraz sarsıntıdaydı çünkü güven denen en temel özelliğin farkına vardığım bir dönem geçiriyordum. Haliyle kimseye güvenmek istemiyor yada güvenmek için bir sebep arıyordum.
İşte benim asıl aşk hikayem burada başladı.
Birini neden sevdiğimi ve aşka sevgiye olan bakış açımı değiştiren tarihin başlangıcıydı bu.(16.06.2012)
Yıl 2012, Kış bitmiş, Bahar gelmişti. Doğan güneş, tüm karları eritmiş, balkondaki saksılarda upuzun kış süresince kar altında uyumuş olan çalılarda, dallarda yeşil tomurcuklar patlamaya başlamıştı.
İnsanın aşık olduğunu fark ettiği o tuhaf, elektrikli, şaşırtıcı ilk anı düşündüm. Ne güzeldi. Yaşadığını fark etmekti bu işte. Ve biran hiç yaşamamış olduğum gerçek Aşk'ı yaşayasım gelmişti…
2 ay sonra aşk çaldı gönül kapılarımı. Bir aşkın başlangıcıydı bu. İlk defa beni bu kadar önemseyen biriyle tanışmış olmalıydım ki heyecandan elim ayağım titriyordu. Heyecanım günden güne artarken gün geldi çattı. ‘SELAM’ yazışı dahi beni kalp krizinden öldürecek seviyedeydi.
Aradan günler geçti ve biz artık sevgiliydik. 2.5 yıl sürdü ilişkimiz ve ben bu 2.5 yıl içerisinde ondan çok güzel şeyler öğrendim. En basitinden Aşk'ı öğrendim.
Hani söylemiştim ya aşk çok tuhaf ve tarif edilmesi zor, bir o kadar da muhteşem bir duygudur diye…
Aşk nedir bilir misiniz?
'Aşk. Bembeyaz, sonsuz bir kar yumağının üstündeki kan damlaları. Gece zamanı kumları ışıltılı bir çölün sonsuza giden yollarında ilerleyen garip bir otobüs. Üzerinize doğru gelip, sizi parçalamaya hazırlanan bir kaplanın gözlerinde son anda bir sevgi ve şefkat yakalamak.
Bir başlangıcın ve yitişin öyküsü. Haritası olmayan ruh yollarında savrulup giderek, o diğer kişiyi aramak. Ona ulaşmak, onunla birleşmeye çalışmak. İnsana intiharı, cinayeti bile düşündürebilen bir kasırganın patlaması gibi bir duygu.
Aşk. Dünyayı güzelleştiren yaşamı heyecan dolu ve tılsımlı kılan tek duygu. Aşağıya doğru hızla düşen bir asansörün içinde yarım şişe şampanyayı dikip bitirmek ve asansörün çakılacağını bilip de boşvermek. Dünyayı bir başka insanın gözünden görmeye başlamak, yürekteki heyecanların en güzeli. Durmadan müzik dinlemek, birden çocuk olmak, aynalara bakmak. Saatlerin hep buluşma anını gösterdiği özel zamanlar, bir kokunun onu anımsatması, özlem dolu geceler ve sabah uyanınca insanın içinin titremesi.
Aşk. Beynin endorfin salgılaması, gözlerin yalnızca sevgiliyi renkli görmesi. Onun dışında flu bir dünya, her şeyi boşvermek, yaşamdaki diğer tüm ayrıntıların önemini birdenbire yitirivermesi.
Sevgilinin bir gece zamanı rüyaya girmesi. Bir türlü hatırlanamaması yüzünün sabah olunca. Kıyı kentleri, rüzgarın ve denizin insanı çağırması. İki apayrı ruhun haritasının birbirine yapışması.
Bir şehri başka türlü yaşamaya başlamak, kahve fincanlarından göz kırpan sevgili, vapur düdükleri ve martı sesleri, insana bambaşka şeyler anlatan parklar ve köşebaşları. Balkonlara çıkıp ufku izlemek. Onu düşünmek. Hep onu düşünmek.
Aşk. Kimi zaman kaçmaya çalışmak. Kendinden ve ondan. Başaramamak, nefes nefese kalmak. Bir gece yarısı gidip sevgiliyi yeniden bulmak. Susamış gibi elini yüzünü gözünü içmek. Ona her şeyi vermek istemek, ona her şeyi anlatmak istemek. Hiç düşünmeden büyük bir mutluluğu yaşamak, Onunla saatlerce sevişmek istemek. Sarhoş olmak. Yüreğin kapılarını sonsuza değin açmak. Nasıl yaralanabileceğini hiç düşünmeden. Aşk, sanki bir kaplanın kafesine girip kapıyı arkadan kapatmak ve anahtarı dışarıya atmaktır.
Aşk yaşamaktır. Kuralsız ve delice.
Belki de yaşamın her zaman olması gerektiği gibi...
Size kendinizi özel hissettiren o tuhaf duyguyu yaşamadan aşkın ne olduğunu anlayamazsınız...
Aşkın bir de farklı bir boyutu vardır. Buna aşkın en kötüsü de diyebiliriz. Aşkın en kötü hali karşılıksız olandır.
Bir sonra ki yazımda sizlere 'Karşılıksız Aşk'tan bahsedeceğim.
Şimdilik sevgiyle kalın...