‘Aşk varsa Umut var’ başlığı altında, aşk ile ilgi farklı konulardan sırasıyla daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Bu yazımda aşka bakış açımız hakkında, biraz özeleştiri yapmamız gerektiği konusunda kendi düşüncelerimi sizlere ifade etmek istiyorum.
Herkes kendi tercihleri doğrultusunda bir yaşam biçimiyle hayatını sürdürmekte olup, kendi inançları ve değerlerine göre yaşamaktadır. Bizler bu konuda herkesin yaşam biçimine saygı duymak zorundayız. Elbette kişi kendi iradesiyle nasıl bir hayat yaşamak isterse yaşayabilir. Fakat akıl ve irade sahibi Eşref-i mahlûkat olan insanoğlu dünyaya gelme gayesinin ve bu dünyada üstüne düşen görevlerin bilinciyle yaşamalıdır. Benim şahsi kanaatim; bu hayatta eğer bir şeyler yaşamak istiyorsak, bunu kendi inandığımız değerler doğrultusunda yaşamalıyız.
Bir çoğumuzun gençlik dönemlerinde çeşitli aşk yaşantıları olmuştur. Peki hangimiz tam anlamıyla bunu kendi değerlerimize uygun şekilde yaşayabildik? Bizim aşka olan bakış açımız, aşktan beklentilerimiz nelerdir? Bu konu hakkında özellikle bu dönemde kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?
İnsanların aslında aşktan beklentisi; ilgi, şefkat, mutluluk, huzur, sadakat, güven, sevgi, huzur ve saadettir.
Maalesef ki günümüz şartlarında aşktan beklentilerin farklı boyutlara geldiğini görebilmekteyiz. Bizler aşkı gerçekten ihtiyaç duyduğumuz ilgi, şefkat, mutluluk, huzur, sadakat, güven, sevgi, huzur ve saadetler doğrultusunda mı yaşıyoruz, yoksa, kendi nefsani dürtülerimize göre mi yaşıyoruz?
Aşk, nefsani olan duygusallıktan ziyade, kalbî olan aşırı sevginin adıdır. Bu nedenle aşık olmak insanın elinde olan bir şey değildir. İnsanın iradesi dışında gönülde meydana gelen coşkun bir sevgi potansiyelidir. Aşk bir açıdan imtihan için verilen bir musibettir aslında. Böyle bir sevgi potansiyelini hazmederek, onu nefsin kötü emellerine alet etmeden sabredebilirsek, bu tavır Allah’a olan saygımızın bir yansıması olur diye düşünüyorum.
Şunu ifade etmek istiyorum ki, aşkta kural yoktur. Herkes aşkı istediği şekilde yaşayabilme özgürlüğüne sahiptir. Dolayısıyla bizler de kendimizi bu konuda olabildiğince özgür zannedip, kendi heveslerimize kapılıp aşk yaşarken kendi değerlerimizi unutabilmekteyiz. Evet aşk bize her türlü özgürlüğü sağlıyor olabilir fakat, bizim inandığımız değerler bize o özgürlüğü tanımıyor.
Daha önceki bir yazımda belirtmiştim, “Aşkın dili, dini, ırkı ve rengi yoktur. Kadında ve erkekte aynı duygular içerir.” Evet aşk duygusu her zaman aynıdır hiç değişmez. Aşkın dili, dini, ırkı ve rengi yoktur, fakat dinimizin kuralları ve sınırları vardır. Unutmamalıyız ki biz eğer bazı duyguları tatmak ve yaşamak istiyorsak, bunu dinimizin emrettiği kurallara göre uygulamalıyız. Bizim değerlerimize göre Allah (c.c.) bize izinsiz dolaşmayı yasaklamıştır. İzin almak da nikah kıymakla olur. Hatta bunu bir ayet ile belirtmek gerekirse; “Nişanlı bile olsa nikahları yoksa kadın ve erkeğin beraber yalnız kalması haramdır” buyrulmuştur. Bizler yaşadığımız her an imtihanda olduğumuz gibi, yaşam koşulları bizi her an ters köşeye yatırabiliyor. Maalesef ki gözle görünmeyen bir virüsten korkup, ölüm endişesiyle herkesle arasına metrelerce mesafe koyan insanoğlu, günümüz şartlarında Allah’tan korktuğu için karşı cinsle arasına mesafe koyamıyor.
Elhamdülillah bizler bu dünyaya Mümin olarak geldik ve her Mümin’in yaradılış ilkeleri doğrultusunda uyması gereken emir ve yasaklar vardır. Mümin olan kişi hayatını bu emir ve yasaklar çerçevesinde şekillendirmek zorundadır.
Bu bağlamda insanoğlunun başlıca görevleri; “ yaratıcısına kulluk etmek, yaratılanlara şefkatle muamelede bulunmak, Allah’ın koyduğu sınırlara uyarak yaşamak, Müslüman olarak şahitlik ettiği dünya hayatını yine Müslüman olarak tamamlamak ve en sonunda da razı olmuş ve razı olunmuş bir kul sıfatıyla, Kalb-i Selimle Rabbinin huzuruna çıkmaktır.”
Bizler aşk yaşarken bu dünyadaki huzur ve mutluluğumuzu düşündüğümüz kadar, ahiretteki huzur ve mutluluğu da göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz. Elbette ki birini sevmek günah değildir. Birine karşı bir aşk beslemekte günah olmadığı gibi bunu doğru kişiyle doğru zamanda ve doğru şekilde bir neticeye bağlamakta vaciptir. Bir çoğumuz kendi nefsani duygularımıza yenik düşmüş olabiliriz, bazı şeyleri doğru bildiğimiz yanlışlar neticesinde yaşamış olabiliriz. Sonuçta hepimiz birer insanız ve hata yapma olasılığımız her daim yüksektir. Önemli olan bu hataları tekrarlamamak ve bu hatalardan ders çıkarabilmektir.
Daha önce de söylediğim gibi Aşk, dünyayı güzelleştiren yaşamı heyecan dolu ve tılsımlı kılan tek duygudur. Bu duyguyu kendi inanç ve değerleriniz doğrultusunda tatmanızı tavsiye eder, hepinize sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim.
Evlilikten bahsedeceğim bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle, sevgiyle kalın…