Van haber : Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı; “Dişi balık suyun içinde uygun yer bulup yumurtasını bıraktığında aynı anda erkek balık sütünü bırakıyor. Böylelikle bir döllenme gerçekleşiyor. Döllenen yumurtalar yapışkan bir hale geliyor. Otların üzerine yapışıyor. Bir kısmı döllenemiyor… Bunlar suyun akışıyla beraber devam ediyor. Ve akışın azaldığı yerde dere tabanına çöküyor. Bu da diğer canlıların besini oluyor. Üreme zamanında balığı yediğinizde 10 bin tane balığı heba etmiş oluyoruz.”
Van Gazetesi – Özel haber
“İNSANLARIN BİLİNÇLERİNİN YÜKSELMESİNİ İSTİYORUZ”
“Van gölünün çevresinde oturmuş bir düzen var. Ocak veya şubat ayının içinde van ve Bitlis Valiliği her yıl valilik koordinasyonu yükselir. Kurum kuruluşlar inci kefali avın yasaklanması ile ilgili koordinasyon toplantısına çağrılır. Bu toplantıda bir yıl önceki durum neydi? Nereler aksadı. Oradayken ben yapıyordum. Şimdi Mustafa Akkuş hocamız bu görevi üstlendi. Sunum yapılır, onun üstünden kurum ve kuruluşlar görüşlerini beyan eder. Alınması gereken tedbirler belirlenir ve ona göre uygulamaya geçilir. Türkiye’de bir balığın korunması için bütün tedbirlerin alındığı tek balık türüdür. Eskiden kooperatifler kurulup devlet eliyle buralar talan ettirildi ve devlete gelir sağlandı. Bunlar hep yanlıştı. Ama şu anda devlet Tarım Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü her yıl Van ve Bitlis Tarım il müdürlüğüne İnci Kefali’nin korunması için belli bir bütçe gönderiyor. O bütçe ile neler yapılacağına ilişkin koordinasyon kurul toplantısında bir planlama yapılıyor. Daha sonra kurumların görevleri dağıtılıyor. Ama bunlar yeterli değil. Çünkü insanların bilinçlerinin yükselmesini istiyoruz”
“İNSANLAR İNCİ KEFALİ’NİN YAŞAMINA DOKUNSUN”
“ Van Gölü’nün çevresinde İnci Kefali’yi jandarma, zabıta, tarım korumasın. Van’ın çevresindeki insanlar korsun. İnsanlar kendi malına nasıl sahip çıkıyorsa, İnci Kefali’ye de sahip çıksın. Bu bilincin gelişmesi gerekiyor. Birde bu biline yerlerin dışında göç gözlem yerleri var. Mesela; Edremit’te Dönemeç köyündeki eski kilisenin yakınlarında balıklar, zıplayarak derenin ilerisine gitmeye çalışıyorlar. Orası içinde bir proje lazım. Tanıtmamız gerekiyor. ‘Muradiye’ye, Erciş’e gidemiyorum’ diyen insanlar, oraya gidip görebilirler. Balığın göçüne şahit olabilirler. Sonra belediyemizin İnci Kefali’nin göç zamanında ücretsiz servisler kurması gerekiyor. İnsanlar İnci Kefali’nin yaşamına dokunsun. Daha sonra sokaktan ballık satıcısı geçerken, polisi ve zabıtayı arasın. Böylelikle kaçak avcılığa müdahale etmiş olsun. Yerinde korumamız gerekiyor. Sudan çıkmamalı, avlanmamalı bunlar için önlem almalıyız. Taşınıp şehir içinde satılmamalı ve biz halk olarak tüketmemeliyiz. O zaman görevimizi yerine getirmiş oluruz”
“VAN GÖLÜNDE KİRLİLİK CİDDİ BİR SORUN”
“1992’de Van’a geldim. 2016’da Van’dan ayrıldım. Bu zaman içinde, van gölü kirliliği hakkında altı farklı partiden altı farklı belediye başkanı ile değişim programlarına katıldım. Hepsinin elinde standart bir dosyası vardı. Van gölü kendi çözümleme kapasitesi olan kendi kendini temizleyebilen bir ekosisteme sahiptir. Ama bunun bir ihtiyat vakti var”
“DÜNYANIN NAZAR BONCUĞU, VAN GÖLÜ”
“Van Gölü’nün belli bir kapasitesi var. Bu kapasitenin üstünde atıkları verdiğiniz zaman Van Gölü ne yapsın? Sistem mecburen değişmeye başlıyor. Şu anda Van Gölündeki kirlilik bir buçuk milyon insandan kaynaklanıyor. Endüstri olsaydı durumumuz daha kötü olurdu. Endüstri olmadığı için sadece evsel atıklar var. Bu atıkları arıtmamız gerekiyor. Van gölünün çevresinde atık arıtma tesisi olmayan hiçbir yerleşim yeri kalmadı. Hiçbir belediyemiz maliyeti yüksek diye bunu doğru düzgün çalıştırmıyor. Van Gölü bu kadar atıkla başa çıkamaz. Bunlar, Van’dan baktığımız tarafıdır. Ben şu an Balıkesir Bandırmadayım. Buradan baktığımız zaman, Van Gölünde kirlilik yok. Buradaki kirlilikler tamamen yok edilmiş, yaşam bitmiş. Dolayısıyla Van Gölü bu yönüyle çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Şu anda sahip çıkmamız lazım. Bildiğim kadarıyla birkaç yıl önce bir yatırım başladı. Arıtma tesisi kapsamlı inşaat başladı. Sayın Valimizle görüştüğümde kısa süre içerisinde aktive olacağını söyledi. Evsel atıklar arıtılmaya başlandığında diğer yerleşim yerlerindeki belediyelerimizde bu tesisleri çalıştırmaya başlarsa, Van Gölü kirlilikten kurtulmaya başlar. Dünyanın nazar boncuğu gibi yaşamına devam eder”
“İNCİ KEFALİ PLANKTONLAR İLE BESLENİR”
“Van Gölü’nün çevresinde sanayi olmadığı için evsel atıklar var. Azot ve Fosfor bunlara inorganik elementler diyoruz. Bunlar gölün içine girdiğinde ayrışıyorlar, dolayısıyla büyük bir atık olmuyor. Şimdilik İnci Kefali’de hiçbir kirlilik yok. Bizim bildiğimiz ağır metal olan kurşun, cıva ve çinko gibi metaller İnci Kefali’de sınır değerlerinin altında. Bundan dolayı insanlar hiç kaygılanmasın”
“İNCİ KEFALİ’NİN DEĞERİNİ BİLSİNLER”
“İnci Kefali’yi endüstriye kazandırmak için bir çalışma yapmıştık. Afişlerde hazırlamıştık. Alabalık, Palamut ve İnci Kefali’nin değerlerini koyduk. Yüz gram İnci kefalinde 16-18 gram protein var ve aynı şekilde Alabalıkta da var. Ama aralarında fiyat farkı var. Tabii şimdilik İnci Kefali’de fiyat iyice yükseldi. Beslenme anlamında bakarsak, İnci Kefali doğal diğeri yapay yem ile besleniyor. Yaşadığınız bölgedeki balıkları tüketmek en doğru karar olur. Su ürünleri tüketimine baktığımız zaman, balık boyutunda inci kefali için on yedi santimetre olduğunu görüyoruz. İnci Kefali’de boy yasağı var. Balıkçıların kullandığı ağların göz açıklığı ile sağlanıyor. Küçük gözlü ağ kullanmazlarsa onları yaşatmış oluruz. Ama büyük balıklar avlamamız lazım. Çünkü onların besin değeri daha yüksek. Onlar belli bir yaşa geldikleri zaman doğal ölüme gitmeden yararlanmış oluruz”
“DÜNYANIN EN BÜYÜK SODALI GÖLÜNDE YENİ BİR TATLI SU BALIĞI”
“2018 yılında jandarmanın su altı ve bot timi bizleri aradılar ve farklı bir balık gördüklerini söylediler… O günkü bilgilerimiz dâhilinde bunun inci kefali dışında bir balık olma ihtimalini hiç düşünmedim. Mikrobiyalit Van gölünün altında tabandaki çatlaklardan sızan kalsiyum bakımından zengin suyun alglerle planktonlarla kireç taşı oluşumu sonucunda her yıl yukarıya doğru büyüyen yapılardır. Üç metreyi geçmiyordu. 1991 yılında Almanlarda dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitleri ‘Van Gölü’nde’ diye bir haber yaptılar. Ama 2013 yılından itibaren mikrobiyalitlere yoğunlaşmaya başladık. Yukarı doğru büyüyor ve içinden sular çıkıyor. Van Gölü’nde çiçek açmışlar. Muhteşem yapılar. Edremit yakınlarındaki 13 metre boylarındaki bir mikrobiyalitte balık gördüklerini söylediler. Ben buradan ölçüm cihazlarımı da aldım geldim. Mustafa Akkuş ve jandarma timi ile daldık. Orada İnci Kefali dışında bir balık ile karşılaştık. Dört santim boylarında bir balıktı. Sarı kahve benekli bir renge sahip. Van Gölü çevresinde akrabaları var. Bunu aldık Hacettepe üniversitesinde bilim insanları ile birlikte analizlerini yaptık. İtibarlı bir dergide makale yayınlandı ve makaleyi yayınlayan dergi, şu başlık ile paylaştı;”dünyanın en büyük sodalı gölünde yeni bir tatlı su balığının keşfedildi” diye paylaştı. Buna Van Gölü Küçük Mercan balığı dedik.
Mercanlara benzediği için böyle adlandırdık. Van gölü mikrobiyalitlerine de mercan dedik. Bu inci Kefali’den çok küçük bir balık. Bilimsel anlamda kefalden daha çok ilgi çekiyor, üremesini Van gölünün suyunda gerçekleştiriyor. İnci kefali gölde üreyemiyor ama bu üreyebiliyor. Dolayısıyla bilim dünyası yeniden heyecanlandı. Herkesin gözü kulağı Van Gölünde. Nasa’nın da üzerine gelmesi çok iyi oldu şu an dünya Van’ı konuşuyor”
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK FERİBOTLARI VAN GÖLÜNDE”
“Van Gölünde kayıtlı kayıtsız 165 tane balıkçı teknesi vardı. Dört adet de feribot çalışıyordu. Şu anda feribot sayısı azaldı ama ebadı büyüdü. Türkiye’nin en büyük feribotları Van Gölünde çalışıyor. Tekneler atıklarını arıtmadan göle bırakamazlar. Balıkçı barınaklarında mutlaka kıyıdan atılması gerekir. Ama bugün biliyoruz ki balıkçı teknelerinde ve feribotlarda böyle bir uygulama yok. Evet, kazandık dünyada birinci olduk ama sıra bu sorunları çözmemize geldi. Bunlar, Van Gölünü kirletiyorlar. Küçük bir sızıntı bile zarar veriyor. ‘Van gölü varsa ona hiç dokunmayalım, yararlanmayalım’ dersek yanlış olur. Gölden yararlanmalıyız. Yüzüncü yıl rektörü, Erek feribotunu limana taşıyıp oraya bir restoran yapmak istemişti ama yeterli bir bütçe olmadığı için feribot orada hurda yığınına dönüştü. Sonra ondan kurtulma yolları arandı. En sonda bir hurdacı alıp götürdü herkes bayram etti. Feribotların bakım maliyetleri yüksektir. O feribotları restoranlara dönüştürmeden önce karaya çekip bütün bakımlarını ve boyalarını yapıp yerleştirmememiz lazım. Çünkü su sodalı olduğu için boya dayanmıyor. Her yıl dışarı çıkarıp bütün boyasını yapmalılar. Atıklarını mini bir arıtma ünitesi kurup oraya atacaklar. Göl üstüne restoran yapacaksak rastgele yapmayalım. Her şeyi düşünüp öyle yapalım. Van’ın sahibi Van’da yaşayan bir milyon insandır. Memleketlerine sahip çıkmalılar”
“VAN GÖLÜ’NÜN ALTINDA HAZİNELER YATIYOR”
“Van gölünde balık dışında başka hazinelerde var. Bunun için su altı turizmini Van’da geliştirmemiz gerekiyor. Dalış turizmine merakı olanlar maddi gücü olan insanlar. Van Gölü’nün çevresini tamamen değiştirecek olan sektör turizmdir. Geçmiş medeniyetlerin hepsi Van Gölünden yararlandılar. Tatvan yakınındaki batığa daldığımız zaman hayretler içinde kaldık. Teneke bir soba vardı ve uzun yıllar orada olmasına rağmen çürümemişti. Şu anda Van Gölü’nün altında hazineler yatıyor. Van gölü kıyılarında Urartulardan, Asurlardan, Memluklardan ve Osmanlıdan kalma yığınla batık var. Bunları bulmamız lazım. Bunun için dalış okullarına ihtiyacımız var. Van’da ve Bitlis’te birçok dalış okulu olmalı. Bizi bir araya getiren değerleri ayrılık vesilesi yapıyoruz. Van gölü hepimizi bir araya getiriyor. Su altı gibi projeler içinde birliğe ihtiyacımız var. Bunu sağladığımızda Nasa‘da aldığımız nazar boncuğu şeklindeki o birincilik daha da değişerek süslenerek devam ediyor olacaktır. 15 Nisan ve 15 Temmuz ayları arasında İnci Kefali avlamayın, almayın, satmayın ve yemeyin”dedi.
Haber: Sevda Uzunyol – Tubittum Dergisi
Van Gazetesi – Özel haber
“İNSANLARIN BİLİNÇLERİNİN YÜKSELMESİNİ İSTİYORUZ”
“Van gölünün çevresinde oturmuş bir düzen var. Ocak veya şubat ayının içinde van ve Bitlis Valiliği her yıl valilik koordinasyonu yükselir. Kurum kuruluşlar inci kefali avın yasaklanması ile ilgili koordinasyon toplantısına çağrılır. Bu toplantıda bir yıl önceki durum neydi? Nereler aksadı. Oradayken ben yapıyordum. Şimdi Mustafa Akkuş hocamız bu görevi üstlendi. Sunum yapılır, onun üstünden kurum ve kuruluşlar görüşlerini beyan eder. Alınması gereken tedbirler belirlenir ve ona göre uygulamaya geçilir. Türkiye’de bir balığın korunması için bütün tedbirlerin alındığı tek balık türüdür. Eskiden kooperatifler kurulup devlet eliyle buralar talan ettirildi ve devlete gelir sağlandı. Bunlar hep yanlıştı. Ama şu anda devlet Tarım Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü her yıl Van ve Bitlis Tarım il müdürlüğüne İnci Kefali’nin korunması için belli bir bütçe gönderiyor. O bütçe ile neler yapılacağına ilişkin koordinasyon kurul toplantısında bir planlama yapılıyor. Daha sonra kurumların görevleri dağıtılıyor. Ama bunlar yeterli değil. Çünkü insanların bilinçlerinin yükselmesini istiyoruz”
“İNSANLAR İNCİ KEFALİ’NİN YAŞAMINA DOKUNSUN”
“ Van Gölü’nün çevresinde İnci Kefali’yi jandarma, zabıta, tarım korumasın. Van’ın çevresindeki insanlar korsun. İnsanlar kendi malına nasıl sahip çıkıyorsa, İnci Kefali’ye de sahip çıksın. Bu bilincin gelişmesi gerekiyor. Birde bu biline yerlerin dışında göç gözlem yerleri var. Mesela; Edremit’te Dönemeç köyündeki eski kilisenin yakınlarında balıklar, zıplayarak derenin ilerisine gitmeye çalışıyorlar. Orası içinde bir proje lazım. Tanıtmamız gerekiyor. ‘Muradiye’ye, Erciş’e gidemiyorum’ diyen insanlar, oraya gidip görebilirler. Balığın göçüne şahit olabilirler. Sonra belediyemizin İnci Kefali’nin göç zamanında ücretsiz servisler kurması gerekiyor. İnsanlar İnci Kefali’nin yaşamına dokunsun. Daha sonra sokaktan ballık satıcısı geçerken, polisi ve zabıtayı arasın. Böylelikle kaçak avcılığa müdahale etmiş olsun. Yerinde korumamız gerekiyor. Sudan çıkmamalı, avlanmamalı bunlar için önlem almalıyız. Taşınıp şehir içinde satılmamalı ve biz halk olarak tüketmemeliyiz. O zaman görevimizi yerine getirmiş oluruz”
“VAN GÖLÜNDE KİRLİLİK CİDDİ BİR SORUN”
“1992’de Van’a geldim. 2016’da Van’dan ayrıldım. Bu zaman içinde, van gölü kirliliği hakkında altı farklı partiden altı farklı belediye başkanı ile değişim programlarına katıldım. Hepsinin elinde standart bir dosyası vardı. Van gölü kendi çözümleme kapasitesi olan kendi kendini temizleyebilen bir ekosisteme sahiptir. Ama bunun bir ihtiyat vakti var”
“DÜNYANIN NAZAR BONCUĞU, VAN GÖLÜ”
“Van Gölü’nün belli bir kapasitesi var. Bu kapasitenin üstünde atıkları verdiğiniz zaman Van Gölü ne yapsın? Sistem mecburen değişmeye başlıyor. Şu anda Van Gölündeki kirlilik bir buçuk milyon insandan kaynaklanıyor. Endüstri olsaydı durumumuz daha kötü olurdu. Endüstri olmadığı için sadece evsel atıklar var. Bu atıkları arıtmamız gerekiyor. Van gölünün çevresinde atık arıtma tesisi olmayan hiçbir yerleşim yeri kalmadı. Hiçbir belediyemiz maliyeti yüksek diye bunu doğru düzgün çalıştırmıyor. Van Gölü bu kadar atıkla başa çıkamaz. Bunlar, Van’dan baktığımız tarafıdır. Ben şu an Balıkesir Bandırmadayım. Buradan baktığımız zaman, Van Gölünde kirlilik yok. Buradaki kirlilikler tamamen yok edilmiş, yaşam bitmiş. Dolayısıyla Van Gölü bu yönüyle çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Şu anda sahip çıkmamız lazım. Bildiğim kadarıyla birkaç yıl önce bir yatırım başladı. Arıtma tesisi kapsamlı inşaat başladı. Sayın Valimizle görüştüğümde kısa süre içerisinde aktive olacağını söyledi. Evsel atıklar arıtılmaya başlandığında diğer yerleşim yerlerindeki belediyelerimizde bu tesisleri çalıştırmaya başlarsa, Van Gölü kirlilikten kurtulmaya başlar. Dünyanın nazar boncuğu gibi yaşamına devam eder”
“İNCİ KEFALİ PLANKTONLAR İLE BESLENİR”
“Van Gölü’nün çevresinde sanayi olmadığı için evsel atıklar var. Azot ve Fosfor bunlara inorganik elementler diyoruz. Bunlar gölün içine girdiğinde ayrışıyorlar, dolayısıyla büyük bir atık olmuyor. Şimdilik İnci Kefali’de hiçbir kirlilik yok. Bizim bildiğimiz ağır metal olan kurşun, cıva ve çinko gibi metaller İnci Kefali’de sınır değerlerinin altında. Bundan dolayı insanlar hiç kaygılanmasın”
“İNCİ KEFALİ’NİN DEĞERİNİ BİLSİNLER”
“İnci Kefali’yi endüstriye kazandırmak için bir çalışma yapmıştık. Afişlerde hazırlamıştık. Alabalık, Palamut ve İnci Kefali’nin değerlerini koyduk. Yüz gram İnci kefalinde 16-18 gram protein var ve aynı şekilde Alabalıkta da var. Ama aralarında fiyat farkı var. Tabii şimdilik İnci Kefali’de fiyat iyice yükseldi. Beslenme anlamında bakarsak, İnci Kefali doğal diğeri yapay yem ile besleniyor. Yaşadığınız bölgedeki balıkları tüketmek en doğru karar olur. Su ürünleri tüketimine baktığımız zaman, balık boyutunda inci kefali için on yedi santimetre olduğunu görüyoruz. İnci Kefali’de boy yasağı var. Balıkçıların kullandığı ağların göz açıklığı ile sağlanıyor. Küçük gözlü ağ kullanmazlarsa onları yaşatmış oluruz. Ama büyük balıklar avlamamız lazım. Çünkü onların besin değeri daha yüksek. Onlar belli bir yaşa geldikleri zaman doğal ölüme gitmeden yararlanmış oluruz”
“DÜNYANIN EN BÜYÜK SODALI GÖLÜNDE YENİ BİR TATLI SU BALIĞI”
“2018 yılında jandarmanın su altı ve bot timi bizleri aradılar ve farklı bir balık gördüklerini söylediler… O günkü bilgilerimiz dâhilinde bunun inci kefali dışında bir balık olma ihtimalini hiç düşünmedim. Mikrobiyalit Van gölünün altında tabandaki çatlaklardan sızan kalsiyum bakımından zengin suyun alglerle planktonlarla kireç taşı oluşumu sonucunda her yıl yukarıya doğru büyüyen yapılardır. Üç metreyi geçmiyordu. 1991 yılında Almanlarda dünyanın bilinen en büyük mikrobiyalitleri ‘Van Gölü’nde’ diye bir haber yaptılar. Ama 2013 yılından itibaren mikrobiyalitlere yoğunlaşmaya başladık. Yukarı doğru büyüyor ve içinden sular çıkıyor. Van Gölü’nde çiçek açmışlar. Muhteşem yapılar. Edremit yakınlarındaki 13 metre boylarındaki bir mikrobiyalitte balık gördüklerini söylediler. Ben buradan ölçüm cihazlarımı da aldım geldim. Mustafa Akkuş ve jandarma timi ile daldık. Orada İnci Kefali dışında bir balık ile karşılaştık. Dört santim boylarında bir balıktı. Sarı kahve benekli bir renge sahip. Van Gölü çevresinde akrabaları var. Bunu aldık Hacettepe üniversitesinde bilim insanları ile birlikte analizlerini yaptık. İtibarlı bir dergide makale yayınlandı ve makaleyi yayınlayan dergi, şu başlık ile paylaştı;”dünyanın en büyük sodalı gölünde yeni bir tatlı su balığının keşfedildi” diye paylaştı. Buna Van Gölü Küçük Mercan balığı dedik.
Mercanlara benzediği için böyle adlandırdık. Van gölü mikrobiyalitlerine de mercan dedik. Bu inci Kefali’den çok küçük bir balık. Bilimsel anlamda kefalden daha çok ilgi çekiyor, üremesini Van gölünün suyunda gerçekleştiriyor. İnci kefali gölde üreyemiyor ama bu üreyebiliyor. Dolayısıyla bilim dünyası yeniden heyecanlandı. Herkesin gözü kulağı Van Gölünde. Nasa’nın da üzerine gelmesi çok iyi oldu şu an dünya Van’ı konuşuyor”
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK FERİBOTLARI VAN GÖLÜNDE”
“Van Gölünde kayıtlı kayıtsız 165 tane balıkçı teknesi vardı. Dört adet de feribot çalışıyordu. Şu anda feribot sayısı azaldı ama ebadı büyüdü. Türkiye’nin en büyük feribotları Van Gölünde çalışıyor. Tekneler atıklarını arıtmadan göle bırakamazlar. Balıkçı barınaklarında mutlaka kıyıdan atılması gerekir. Ama bugün biliyoruz ki balıkçı teknelerinde ve feribotlarda böyle bir uygulama yok. Evet, kazandık dünyada birinci olduk ama sıra bu sorunları çözmemize geldi. Bunlar, Van Gölünü kirletiyorlar. Küçük bir sızıntı bile zarar veriyor. ‘Van gölü varsa ona hiç dokunmayalım, yararlanmayalım’ dersek yanlış olur. Gölden yararlanmalıyız. Yüzüncü yıl rektörü, Erek feribotunu limana taşıyıp oraya bir restoran yapmak istemişti ama yeterli bir bütçe olmadığı için feribot orada hurda yığınına dönüştü. Sonra ondan kurtulma yolları arandı. En sonda bir hurdacı alıp götürdü herkes bayram etti. Feribotların bakım maliyetleri yüksektir. O feribotları restoranlara dönüştürmeden önce karaya çekip bütün bakımlarını ve boyalarını yapıp yerleştirmememiz lazım. Çünkü su sodalı olduğu için boya dayanmıyor. Her yıl dışarı çıkarıp bütün boyasını yapmalılar. Atıklarını mini bir arıtma ünitesi kurup oraya atacaklar. Göl üstüne restoran yapacaksak rastgele yapmayalım. Her şeyi düşünüp öyle yapalım. Van’ın sahibi Van’da yaşayan bir milyon insandır. Memleketlerine sahip çıkmalılar”
“VAN GÖLÜ’NÜN ALTINDA HAZİNELER YATIYOR”
“Van gölünde balık dışında başka hazinelerde var. Bunun için su altı turizmini Van’da geliştirmemiz gerekiyor. Dalış turizmine merakı olanlar maddi gücü olan insanlar. Van Gölü’nün çevresini tamamen değiştirecek olan sektör turizmdir. Geçmiş medeniyetlerin hepsi Van Gölünden yararlandılar. Tatvan yakınındaki batığa daldığımız zaman hayretler içinde kaldık. Teneke bir soba vardı ve uzun yıllar orada olmasına rağmen çürümemişti. Şu anda Van Gölü’nün altında hazineler yatıyor. Van gölü kıyılarında Urartulardan, Asurlardan, Memluklardan ve Osmanlıdan kalma yığınla batık var. Bunları bulmamız lazım. Bunun için dalış okullarına ihtiyacımız var. Van’da ve Bitlis’te birçok dalış okulu olmalı. Bizi bir araya getiren değerleri ayrılık vesilesi yapıyoruz. Van gölü hepimizi bir araya getiriyor. Su altı gibi projeler içinde birliğe ihtiyacımız var. Bunu sağladığımızda Nasa‘da aldığımız nazar boncuğu şeklindeki o birincilik daha da değişerek süslenerek devam ediyor olacaktır. 15 Nisan ve 15 Temmuz ayları arasında İnci Kefali avlamayın, almayın, satmayın ve yemeyin”dedi.
Haber: Sevda Uzunyol – Tubittum Dergisi
VAN HABER, VAN GÖLÜ KORUNMALI
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN
VAN GÖLÜ KİRLENMESİN HEP GÜZEL KALSIN