İslam inancına göre şifalı ve mübarek sayılan nisan yağmurlarının toplandığı işlemeli taslara "Nisan Tası" denilmektedir. İşte Konya Mevlana Müzesinde yer alan eşsiz ve emsalsiz birçok eserden birisi olan Nisan Tası "Huzuru Pir" adı verilen ana salonda sergilenmektedir. Bronzdan yapılmış olan eserin üstü altın, gümüş kakmalarla süslenmiş olağan üstü bir işçiliğe sahiptir. Konya Mevlâna Külliyesi, teşekkül, teşkilât ve misyon itibariyle Mevlevîliğin "Âsitânesi" 'dir. Farsça'dan dilimize geçen "Âsitân" kelimesi, "Eşik; Padişahların, önder ve liderlerin dergahı; Nebilerin, velilerin kabirleri; Payitaht (Başkent)" gibi anlamlara gelir.Âsitânelerin "Dergah", "Tekke", "Zaviye", gibi tarikat yapılarından farklı yönlerini şöylece sıralanmaktadır. Âsitâneler, bir tarikatın ana, merkez binasıdır. Tarikat liderinin kabrinin bulunduğu yapıdır.Bu sebeble Âsitâneye "Huzur", "Huzur-u Pir" , "Pir Evi" de denilmiştir. İşte Konya Mevlâna Ma'muresi, bütün bu özelliklere sahip bulunan "Mevlevî Âsitânesi" dir."Dergâh" ise Farsça "Kapı, kapı mahalli, eşik, tekke, toplanılacak yer," gibi anlam gelir. Daha geniş anlamlara ve mahiyete sahiptir. "Tekke" kelimesinin doğru şekli "Tekye" dir. Farsçadır."Dayanak, Dayanılacak yer" demektir. Sûfilerin toplantı ve kalacak yerlerine verilen genel addır.
Nisan Tası müzeden önce Mevlana dergâhında bulunuyordu. Türkiye’de 1925 yılında tekke ve zaviyeler kapatılınca dergah, 1927 yılında müzeye dönüştürülüyor. Müzede bulunan kayda göre tasın Musul’da İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han tarafından 1328 yılında yaptırıldığı ve Niğde’ye vali tayin ettiği Sungur Ağa ile 734/1333 yılında Mevlevi dergâhına hediye edildiği anlaşılmaktadır.
Nisan Tası yüksek bir kaide üzerinde şişkin karınlı gövde yapısına sahip kazan ve alt kısmı yayvan ortası konik biçimli kapaktan oluşmaktadır. Bunların her birisinin üzeri yazı ve zengin süslemelerle estetik bir yapıya dönüştürülmüştür.
Kaide kısmı yüksek bir ayak şeklinde iki bölümden oluşmakta olup, alt kısmı silindirik bir biçimde bir gövdeye sahiptir. Silindirik kısmın ortasında bir yazı şeridi dolanmaktadır. Bu yazı şeridi üç şemse motifi üç bölüme ayrılmıştır. Bu şerit gümüş çizgilerle sınırlandırılmış kesintisiz olarak celi sülüs hatla Arapça olarak Türkçesi “Büyük sultan, din ve dünyanın yücesi, hükmünde adaletli ve âlim, Arap ve Acem padişahı, milletler yöneten Ulu Sultan Ebu Sait Bahadır Han efendimize (bu kap) aziz ve mübarek olsun” ibaresi yazılmıştır.
Yazı şeridinin arasında kalan üç şemse benzer bezemelere sahiptir. Göbek kısmı oval şekilde salbekleri bitkisel bezemelidir. Şemsenin içerisi altı köşeli bir yıldızdan gelişen süslemeye sahiptir. Bu yıldızın içerisinde uçar vaziyette dört kuş tasvir edilmiştir. Kuşlardan üsttekilerin başları içe, alttakiler ise dışa dönük yapılmıştır. Bunun dışında kalan yüzey 12 parça şeklinde düzenlenmiş içleri birer atlamalı çarkıfelek ve bitkisel motiflerle doldurulmuştur.
Kaidenin ikinci bölümünü bir bilezik oluşturmaktadır. Bilezik oval şekilde dışa taşkın ve daireseldir. Bunun yüzeyinde de bir yazı şeridi dolanmaktadır. Yazı şeridi altı bölüme ayrılmış aralara altı şemse motifi yerleştirilmiştir. Dairesel biçimdeki şemselerin salbekleri bitkisel düzenlemelidir. Şemselerin yüzeyine kuş figürleri işlenmiştir. Yüzeyi dolanan yazılar celi sülüs hatla Arapça olarak yazılmış Türkçe olarak “Yüce sultan, milletler yöneten Arap ve Acem ellerinin padişahı, bilgin, hükmünde adaletli, İslâmlığın temeli, halkın baş tacı, din ve dünyamn yükseği, büyük hükümdar Ebu Sait Bahadır Han -memleketleri ebedî olsun- efendimize (bu kap) mübarek olsun” ibaresi yer almaktadır. Gümüşle yapılmış çizgilerle sınırlandırılmış yazı şeritlerinin alt ve üst kesimlerine bitkisel süslemeler yapılmıştır.
Nisan tasının gövdesi alttan oval biçimde şişkin karınlı ağız kısmına doğru daralan büyük bir kazan şeklindedir. Gövdenin alt kısmının içte ve dıştan dairesel olarak sınırlandırılmış yüzeyi çizgisel düzenlemeli olarak birbiriyle kesişen yarım dairelerle oluşturulan bir kompozisyonla doldurulmuştur. Bunlar üstteki daireye düğüm motifleriyle tutturulmuştur.
Gövdenin yüzeyi iki bölüme ayrılarak tezyin edilmiştir. Üstteki geniş yazı kuşağı alttan ve üstten ince iki şeritle sınırlandırılmıştır. Kazanın ağız kısmına denk gelen üstteki şerit boydan boya çeşitli hayvan figürleri ile tezyin edilmiştir. Bu şerit belirli aralıklarla küçük dairesel madalyonlarla kesilmiştir. Bu madalyonlar altı kollu çarkıfelek motifleri ile doldurulmuştur. Şeridin geriye kalan kısımlarını güvercinler, kanatlı hayvanlar, kurt, yaban keçisi, tavşan, at, deve gibi hayvanları kovalayan tazılar, insan başlı hayvan gibi figürler teşkil etmektedir. Alttaki ince şerit ise belli aralıklarla düğüm motifleri ile kesilmiş bitkisel motifler ve bunların arasında çeşitli hayvan figürlerinden oluşan süslemelerle doldurulmuştur.
Bu iki ince şeridin sınırlandırdığı yazı kuşağı gövdeyi çepeçevre dolanmaktadır. Yazılar eşit aralıklarla altı madalyonla altı parçaya bölünmüş içerisi bitkisel zemin üzerine celi sülüs hatla yazılmış Arapça bir kitabe yer almaktadır. Kitabede Türkçe olarak “Milletler idare eden en büyük hükümdar, Arap ve Acem sultam, bilgin ve hükmünde adaletli, Müslümanların koruyucusu, âlemlerde adaleti ihya eden, eşkıya, azgın ve inatçıları kahreden îslâmiyetin temeli, halkın baş tacı, din ve dünyanın yücesi halk tarafından desteklenmiş padişah, zâlimlerden mazlumları esirgeyen dinin, doğruluğun, milletin yardımcısı, Allah için savaşan gazileri koruyan, (memleketleri ebedî olsun) Sultan Alâüd-din Ebu Sait Bahadır Han’a [bu kap] aziz ve mübarek olsun, yani güle güle kullansın” ifadesi yer almaktadır.
Bu kitabenin aralarında yer alan altı dilimli madalyonların dairesel biçimdeki göbekleri birbirinden farklı hükümdar konulu tasvirlerle doldurulmuştur. Madalyonun yarım daire şeklindeki dilimleri ise iki sıra halinde yüzeyi dolduran çarkıfelek motifleri ile süslenmiştir. Birinci madalyonun ortasında yer alan dairevi kısımda ince kıvrım dallı yapraklı bitkisel bezemenin arasında tahtla oturur vaziyette hükümdar figürü betimlenmiştir. Ayak bileklerine kadar uzun bir kaftanı olan figürün başında kavuk sağ elinde ise asa bulunmaktadır. Bu figürün yüz hatları işlenmemiş olup boş bırakılmıştır. Hükümdar olduğunu sanılan kişinin karşısında bir kadın figürü yer almaktadır. Cariye olduğunu sanılan bu bayan figürünün saçları düzgün olarak geriye taranmış, gözleri çekik, üzerine yakasız, kolları ve etekleri uzun ve çiçek motifleri ile bezeli bir elbise giymiş olarak tasvir edilmiştir.
İkinci madalyonda zemin aynı şekilde olup, ortadaki dairevi kısımda bağdaş kurmuş yerden yüksek bir minder üzerinde oturan yönü sağa dönük erkek figürü bulunmaktadır. Figürün Sağ eli palasının kabzasında sol eli ise palanın kını üzerinde yer almaktadır. Yüz hatları boş bırakılmış olan figürün Hükümdar olması muhtemeldir. Hükümdarın sağ tarafında iki elini ona doğru uzatmış kadın figürü yer almaktadır. Sahneyi hükümdarın önünde tek başlı simetrik iki vücudu olan aslan figürü bulunmaktadır. Aslanların kuyruğu bacaklarının arasından dolandıktan sonra geriye uzanmış olarak verilmiştir. Figürlerin boşluklarında kıvrım dallı bitkisel yapraklı bezeme yer almaktadır.
Üçüncü madalyonda zemin aynı şekilde olup, ortadaki dairevi kısımda bağdaş kurmuş yerden yüksek bir taht üzerinde oturan yönü ortaya dönük bir hükümdar figürü ile iki yanında uzun ve süslü entarili iki kadın yer almaktadır. Sağdaki kadın elinde Sağdaki kadın elinde şemsiye veya yelpazeye benzer bir şey tutmakta diğer elini hükümdardan bir şeyler ister gibi uzatmış bulunmaktadır. yelpazeye benzer bir şey tutmakta diğer kadın ise elini hükümdardan bir şeyler ister gibi uzatmış şekilde tasvir edilmiştir..Figürlerin boşluklarında kıvrım dallı bitkisel yapraklı bezeme yer almaktadır.
Dördüncü madalyonun yüzeyinde ortada bağdaş kurup oturan hükümdar ile iki tarafında ayakta duran birer insan figürü görülmektedir. Sağdaki erkek tasviri olup, elinde bir mızrak tutmaktadır. Diğeri ise entarili ve kanatlı olarak tasvir edilmiştir.
Beşinci madalyonun ortasındaki sahne ortada bağdaş kurup oturan hükümdar ile yanlarında birer bayan tasvirinden oluşmaktadır. Hükümdarın birini sağ eliyle kuyruğundan tuttuğu başı üstünde bakışımlı iki kuş figürü yer almaktadır. Kadın figürleri muhtemelen hükümdarın hizmetindeki cariyelerden olup, birisi sağ elinde tuttuğu bir sürahiden doldurduğu kadehi hükümdara uzatmakta, diğeri de bir eliyle tuttuğu tabaktan bir şeyler sunar şekilde verilmiştir.
Altıncı ve son madalyonun tam ortasına cepheden bağdaş kurmuş oturan hükümdar figürü ile bunun iki yanında yönleri hükümdara dönük iki insan tasvir edilmiştir. Burada sağ eliyle göğüs hizasında bir demet çiçek tutar vaziyette verilmiş olan hükümdarın kollukları ve kıyafeti işlemeli olarak yapılmıştır. Bunun iki yanındaki adamdan sağdaki uzun entarili olarak dua eder gibi ellerini kaldırmış vaziyette; soldaki ise sivri sakallı, şapkalı olarak verilmiş, sağ elinde bir sürahi tutmaktadır.
Gövdenin altına doğru kalan ikinci bölüm ise, aşağıya doğru püskül şeklinde sıralanan bitkisel bezemeli bir kompozisyonla doldurulmuştur.
Nisan Tasının en dikkat çekici kısımlarından birini kapak oluşturmaktadır. Kapağın alt kısmı düz ve yayvan biçimde yapılmış ortası konik bir kubbemsi şekilde sivriltilmiştir. Kubbemsi orta kısmının tam tepesine ise horoz heykeli biçiminde bir tutamak yerleştirilmiştir.
Kapağın alt etek kısmı dairesel olarak yayvan biçimde yapılmış olup, yüzeyi buna uygun şekilde alttan ve üstten bitkisel süslemeli iki ince şeridin sınırlandırdığı bir yazı kuşağı çepeçevre dolanmaktadır. Kapağın geniş kısmında bu yazı kuşağı bitkisel zemin üzerinde celi sülüs hatla Arapça olarak yazılmış bir kitabeden oluşmaktadır. Kitabede Türkçe olarak “Yüce padişah, ulu hükümdar, milletler yöneten Arap ve Acem sultanlarının sultanı, adaletli, bilgin, Allah için savaşanların babası —memleketleri sürekli olsun— Şah Sultan yani Ebu Sait Bahadır Han’a (bu kap) aziz ve makbul olsun” ibaresi yer almaktadır. Ayrıca bu yazı kuşağında eşit aralıklarla dıştan dairesel içerisi sekiz köşeli yıldız şeklinde altı adet madalyon yerleştirilmiştir. Bu madalyonların içerisine insan figürleri işlenmiştir.
Kapağın konik kubbemsi üst kısmı yatay olarak düzenlenmiş beş yüzeye ayrılmıştır. Etekten sonraki en alt birinci yüzeyi tamamen bitkisel süslemeli bir kompozisyon dolanmaktadır. Burada uçları aşağıda palmet motifleri dizilmiştir. Zeminin tümü ince işlemeli bitki motifleri ile doldurulmuştur. İkinci olarak bitkisel ve geometrik süslemeli ince bir şerit kapağı dolanmaktadır.
Bundan sonraki üç yüzeyin ortasında yazı kuşağı ile bunun alt ve üstündeki zeminin tamamıyla bitkisel süslemelerle doldurulduğu kesimlere içerisine insan figürlerinin işlendiği dörder adet dairesel madalyon yerleştirilmiştir. Daire dışında kalan kısımları da yine gümüş kakma ile yapılmış kuş figürleri, bitkisel süslemeler ve daireler içinde altı kollu çarkıfelek tezyinatı bulunmaktadır. Buradaki insan figürleri bağdaş kurmuş vaziyette, iki eliyle göğsü hizasında ve uçları yukarı doğru bir hilâl tutmuş şekilde tasvir edilmiştir. Bu bağdaş kurup oturmuş adamın elbisesine gümüş üzerine çeşitli desenler işlenmiştir. Figürlerin iki yanı ayrıca bitkisel motiflerle süslenmiştir.
Bu üç yüzeyin ortasındaki yazı, altın kakma harflerle ve bitkisel süsleme arasına celi sülüs ile yazılmış olan Arapça bir şiirdir. Bu dört mısralık şiir dört bölüm halinde bir kuşak şeklinde yazılmıştır. Şiirin Türkçesi;
“Ey sâki şarap kadehlerini döndür herkese sunduktan sonra bana da ver. Çünkü sabahleyin görünen, doğan yıldız belirdi, zuhur etti.
Çırağımız bitti, söndü ise işte ey saki ona bedel şarap kadehi.
Tan yeri attı ve doğuyu aydınlattı, sabah belirdi, karanlıklar yarıldı, ya, sen de ey sâki kadehleri öyle parlat. Benim kederimi yar neşemi, sevincimi izhar et.
Onların ruhlarını mesrur etmek için şarap vermeye çalış. Onların kokuları ruhların rahatıdır. Ey sâki !.”
Kapakta bu üç yüzey arasında dört adet büyük dairesel madalyon daha yer almaktadır. Bunlar tamamıyla figürlü bezemelerden oluşmaktadır.
Birinci madalyon içerisinde ince kıvrık dal ve rumi motiflerin arasında at üzerinde bir süvari figürü tasvir edilmiştir. Süvari sağ eliyle atın dizginlerini, sol eli ile avcı kuş tutmaktadır. Süvari başını çevirmiş ve kuşa bakar durumdadır. Atın yanında ise tazı figürü vardır. Süvarinin yanında ok ve yayları, tazı figürü ile kuş figürünün bir arada betimlenmesi bir av sahnesinin canlandırıldığını düşündürmektedir. İkinci madalyonda da bir süvari figürü betimlenmiştir. Süvarinin yanında ok ve yayları bulunmaktadır. Ayrıca atın ayaklan arasında ağzı açık bir tazı vardır. Üçüncü madalyonda yine at üzerinde süvari figürü betimlenmiştir. Atın ve süvarinin yüzü kapalıdır. Dördüncü madalyonda at üzerinde ok atan süvari figürü ile atın yanında tavşan figürü tasvir edilmiştir.
Kapağın üstündeki tutamağın kuyruğu kopmuş bir horoz heykeli biçiminde olduğu görülmektedir. Horozun ayaklarının oturduğu silindirik kaidenin üzerinde birbirini takip eden altı adet kaz figürü yer almaktadır. Horozun vücudu, kanatlan, başı bakır üzerine gümüş kakma ile süslenmiş ve çok güzel bir şekilde canlandırılmıştır. Göz çukurları mevcut olup, yapıldığı zamanlar bu göz çukurlarına birer mercan veya kırmızı yakut konmuş olduğu düşünülebilir.
Bugün Konya Mevlana Müzesinin en kıymetli madeni eserlerinden biri olan Nisan Tası; yapısı ve üzerindeki zengin süslemeleri ile üslup, estetik ve ikonografik açıdan bilmeye ve incelemeye değer nadide örneklerden biridir. Üzerindeki her bölüme işlenmiş yazılar, insan ve hayvan figürleri ile geometrik ve bitkisel süsleme örnekleri altın ve gümüş gibi değerli madenlerle bu tasın yüzeylerine işlenmiştir. Musul’da İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Bey için yapıldığı üzerindeki dört kitabede zikredilen bu eserin hükümdarın kendi sağlığında Konya Mevlana Dergâhına hediye olarak gönderildiği bilinmektedir. Bugün müzede sergilenen ama geçmişte şifa umulan ve Mevlevilikte de önemli olan nisan yağmurlarının içerisinde biriktirildiği bir kap durumundadır. Günümüzde Nisan Tası dendiği zaman insanların zihninde bir şeylerin canlanmadığını görünce; Mevlana’nın 744. Ölüm yıldönümünün kutlanacağı bu günlerde bu vesileyle bu nadide eser tanıtılmaya gündeme getirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu eseri ilk defa ayrıntılı olarak tanıtan dönemin Konya Müzesi Müdürü M. Zeki Oral’ı rahmet ve şükranla anmak istiyorum.
Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOP kimdir?
1964 Ödemiş, Bademli Kasabası doğumlu olup, ilk ve orta öğrenimini Ödemiş'te, liseyi Kütahya'da tamamlamıştır. 1981–1982 eğitim- öğretim yılında Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Sanat Tarihi Anabilim Dalında başladığı lisans eğitimini 1986 yılında tamamlamıştır. Ekim 1997 de "Erken Dönem Osmanlı Mihrapları" adlı teziyle doktorasını almıştır. 1998 den beri Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümüne Yrd. Doç. Dr. olarak atanmış, halen aynı görevini sürdürmektedir. Çeşitli bilimsel ve araştırma faaliyetlerine katılmakta; özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile Hakkâri ve Şırnak İllerine yönelik kültür varlıklarının tespiti noktasında 1998-2011 yılları arasında yüzey araştırması gerçekleştirmiştir. Ürdün, Gürcistan ve İran'da Selçuklu ve Osmanlı Dönemi mimarisi üzerine çalışmalar yapmıştır. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına 2007 yılından beri Hoşap Kalesinde Başkanlığında kazı çalışmaları sürdürmektedir. Ulusal, Uluslararası kongre, bilgi şöleni, konferans ve benzeri bilimsel faaliyetlere kapılmış olup, kitap makale ve bildiri gibi birçok yayını bulunmaktadır.
VAN GAZETESİ HABER MERKEZİ
Nisan Tası müzeden önce Mevlana dergâhında bulunuyordu. Türkiye’de 1925 yılında tekke ve zaviyeler kapatılınca dergah, 1927 yılında müzeye dönüştürülüyor. Müzede bulunan kayda göre tasın Musul’da İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Han tarafından 1328 yılında yaptırıldığı ve Niğde’ye vali tayin ettiği Sungur Ağa ile 734/1333 yılında Mevlevi dergâhına hediye edildiği anlaşılmaktadır.
Nisan Tası yüksek bir kaide üzerinde şişkin karınlı gövde yapısına sahip kazan ve alt kısmı yayvan ortası konik biçimli kapaktan oluşmaktadır. Bunların her birisinin üzeri yazı ve zengin süslemelerle estetik bir yapıya dönüştürülmüştür.
Kaide kısmı yüksek bir ayak şeklinde iki bölümden oluşmakta olup, alt kısmı silindirik bir biçimde bir gövdeye sahiptir. Silindirik kısmın ortasında bir yazı şeridi dolanmaktadır. Bu yazı şeridi üç şemse motifi üç bölüme ayrılmıştır. Bu şerit gümüş çizgilerle sınırlandırılmış kesintisiz olarak celi sülüs hatla Arapça olarak Türkçesi “Büyük sultan, din ve dünyanın yücesi, hükmünde adaletli ve âlim, Arap ve Acem padişahı, milletler yöneten Ulu Sultan Ebu Sait Bahadır Han efendimize (bu kap) aziz ve mübarek olsun” ibaresi yazılmıştır.
Yazı şeridinin arasında kalan üç şemse benzer bezemelere sahiptir. Göbek kısmı oval şekilde salbekleri bitkisel bezemelidir. Şemsenin içerisi altı köşeli bir yıldızdan gelişen süslemeye sahiptir. Bu yıldızın içerisinde uçar vaziyette dört kuş tasvir edilmiştir. Kuşlardan üsttekilerin başları içe, alttakiler ise dışa dönük yapılmıştır. Bunun dışında kalan yüzey 12 parça şeklinde düzenlenmiş içleri birer atlamalı çarkıfelek ve bitkisel motiflerle doldurulmuştur.
Kaidenin ikinci bölümünü bir bilezik oluşturmaktadır. Bilezik oval şekilde dışa taşkın ve daireseldir. Bunun yüzeyinde de bir yazı şeridi dolanmaktadır. Yazı şeridi altı bölüme ayrılmış aralara altı şemse motifi yerleştirilmiştir. Dairesel biçimdeki şemselerin salbekleri bitkisel düzenlemelidir. Şemselerin yüzeyine kuş figürleri işlenmiştir. Yüzeyi dolanan yazılar celi sülüs hatla Arapça olarak yazılmış Türkçe olarak “Yüce sultan, milletler yöneten Arap ve Acem ellerinin padişahı, bilgin, hükmünde adaletli, İslâmlığın temeli, halkın baş tacı, din ve dünyamn yükseği, büyük hükümdar Ebu Sait Bahadır Han -memleketleri ebedî olsun- efendimize (bu kap) mübarek olsun” ibaresi yer almaktadır. Gümüşle yapılmış çizgilerle sınırlandırılmış yazı şeritlerinin alt ve üst kesimlerine bitkisel süslemeler yapılmıştır.
Nisan tasının gövdesi alttan oval biçimde şişkin karınlı ağız kısmına doğru daralan büyük bir kazan şeklindedir. Gövdenin alt kısmının içte ve dıştan dairesel olarak sınırlandırılmış yüzeyi çizgisel düzenlemeli olarak birbiriyle kesişen yarım dairelerle oluşturulan bir kompozisyonla doldurulmuştur. Bunlar üstteki daireye düğüm motifleriyle tutturulmuştur.
Gövdenin yüzeyi iki bölüme ayrılarak tezyin edilmiştir. Üstteki geniş yazı kuşağı alttan ve üstten ince iki şeritle sınırlandırılmıştır. Kazanın ağız kısmına denk gelen üstteki şerit boydan boya çeşitli hayvan figürleri ile tezyin edilmiştir. Bu şerit belirli aralıklarla küçük dairesel madalyonlarla kesilmiştir. Bu madalyonlar altı kollu çarkıfelek motifleri ile doldurulmuştur. Şeridin geriye kalan kısımlarını güvercinler, kanatlı hayvanlar, kurt, yaban keçisi, tavşan, at, deve gibi hayvanları kovalayan tazılar, insan başlı hayvan gibi figürler teşkil etmektedir. Alttaki ince şerit ise belli aralıklarla düğüm motifleri ile kesilmiş bitkisel motifler ve bunların arasında çeşitli hayvan figürlerinden oluşan süslemelerle doldurulmuştur.
Bu iki ince şeridin sınırlandırdığı yazı kuşağı gövdeyi çepeçevre dolanmaktadır. Yazılar eşit aralıklarla altı madalyonla altı parçaya bölünmüş içerisi bitkisel zemin üzerine celi sülüs hatla yazılmış Arapça bir kitabe yer almaktadır. Kitabede Türkçe olarak “Milletler idare eden en büyük hükümdar, Arap ve Acem sultam, bilgin ve hükmünde adaletli, Müslümanların koruyucusu, âlemlerde adaleti ihya eden, eşkıya, azgın ve inatçıları kahreden îslâmiyetin temeli, halkın baş tacı, din ve dünyanın yücesi halk tarafından desteklenmiş padişah, zâlimlerden mazlumları esirgeyen dinin, doğruluğun, milletin yardımcısı, Allah için savaşan gazileri koruyan, (memleketleri ebedî olsun) Sultan Alâüd-din Ebu Sait Bahadır Han’a [bu kap] aziz ve mübarek olsun, yani güle güle kullansın” ifadesi yer almaktadır.
Bu kitabenin aralarında yer alan altı dilimli madalyonların dairesel biçimdeki göbekleri birbirinden farklı hükümdar konulu tasvirlerle doldurulmuştur. Madalyonun yarım daire şeklindeki dilimleri ise iki sıra halinde yüzeyi dolduran çarkıfelek motifleri ile süslenmiştir. Birinci madalyonun ortasında yer alan dairevi kısımda ince kıvrım dallı yapraklı bitkisel bezemenin arasında tahtla oturur vaziyette hükümdar figürü betimlenmiştir. Ayak bileklerine kadar uzun bir kaftanı olan figürün başında kavuk sağ elinde ise asa bulunmaktadır. Bu figürün yüz hatları işlenmemiş olup boş bırakılmıştır. Hükümdar olduğunu sanılan kişinin karşısında bir kadın figürü yer almaktadır. Cariye olduğunu sanılan bu bayan figürünün saçları düzgün olarak geriye taranmış, gözleri çekik, üzerine yakasız, kolları ve etekleri uzun ve çiçek motifleri ile bezeli bir elbise giymiş olarak tasvir edilmiştir.
İkinci madalyonda zemin aynı şekilde olup, ortadaki dairevi kısımda bağdaş kurmuş yerden yüksek bir minder üzerinde oturan yönü sağa dönük erkek figürü bulunmaktadır. Figürün Sağ eli palasının kabzasında sol eli ise palanın kını üzerinde yer almaktadır. Yüz hatları boş bırakılmış olan figürün Hükümdar olması muhtemeldir. Hükümdarın sağ tarafında iki elini ona doğru uzatmış kadın figürü yer almaktadır. Sahneyi hükümdarın önünde tek başlı simetrik iki vücudu olan aslan figürü bulunmaktadır. Aslanların kuyruğu bacaklarının arasından dolandıktan sonra geriye uzanmış olarak verilmiştir. Figürlerin boşluklarında kıvrım dallı bitkisel yapraklı bezeme yer almaktadır.
Üçüncü madalyonda zemin aynı şekilde olup, ortadaki dairevi kısımda bağdaş kurmuş yerden yüksek bir taht üzerinde oturan yönü ortaya dönük bir hükümdar figürü ile iki yanında uzun ve süslü entarili iki kadın yer almaktadır. Sağdaki kadın elinde Sağdaki kadın elinde şemsiye veya yelpazeye benzer bir şey tutmakta diğer elini hükümdardan bir şeyler ister gibi uzatmış bulunmaktadır. yelpazeye benzer bir şey tutmakta diğer kadın ise elini hükümdardan bir şeyler ister gibi uzatmış şekilde tasvir edilmiştir..Figürlerin boşluklarında kıvrım dallı bitkisel yapraklı bezeme yer almaktadır.
Dördüncü madalyonun yüzeyinde ortada bağdaş kurup oturan hükümdar ile iki tarafında ayakta duran birer insan figürü görülmektedir. Sağdaki erkek tasviri olup, elinde bir mızrak tutmaktadır. Diğeri ise entarili ve kanatlı olarak tasvir edilmiştir.
Beşinci madalyonun ortasındaki sahne ortada bağdaş kurup oturan hükümdar ile yanlarında birer bayan tasvirinden oluşmaktadır. Hükümdarın birini sağ eliyle kuyruğundan tuttuğu başı üstünde bakışımlı iki kuş figürü yer almaktadır. Kadın figürleri muhtemelen hükümdarın hizmetindeki cariyelerden olup, birisi sağ elinde tuttuğu bir sürahiden doldurduğu kadehi hükümdara uzatmakta, diğeri de bir eliyle tuttuğu tabaktan bir şeyler sunar şekilde verilmiştir.
Altıncı ve son madalyonun tam ortasına cepheden bağdaş kurmuş oturan hükümdar figürü ile bunun iki yanında yönleri hükümdara dönük iki insan tasvir edilmiştir. Burada sağ eliyle göğüs hizasında bir demet çiçek tutar vaziyette verilmiş olan hükümdarın kollukları ve kıyafeti işlemeli olarak yapılmıştır. Bunun iki yanındaki adamdan sağdaki uzun entarili olarak dua eder gibi ellerini kaldırmış vaziyette; soldaki ise sivri sakallı, şapkalı olarak verilmiş, sağ elinde bir sürahi tutmaktadır.
Gövdenin altına doğru kalan ikinci bölüm ise, aşağıya doğru püskül şeklinde sıralanan bitkisel bezemeli bir kompozisyonla doldurulmuştur.
Nisan Tasının en dikkat çekici kısımlarından birini kapak oluşturmaktadır. Kapağın alt kısmı düz ve yayvan biçimde yapılmış ortası konik bir kubbemsi şekilde sivriltilmiştir. Kubbemsi orta kısmının tam tepesine ise horoz heykeli biçiminde bir tutamak yerleştirilmiştir.
Kapağın alt etek kısmı dairesel olarak yayvan biçimde yapılmış olup, yüzeyi buna uygun şekilde alttan ve üstten bitkisel süslemeli iki ince şeridin sınırlandırdığı bir yazı kuşağı çepeçevre dolanmaktadır. Kapağın geniş kısmında bu yazı kuşağı bitkisel zemin üzerinde celi sülüs hatla Arapça olarak yazılmış bir kitabeden oluşmaktadır. Kitabede Türkçe olarak “Yüce padişah, ulu hükümdar, milletler yöneten Arap ve Acem sultanlarının sultanı, adaletli, bilgin, Allah için savaşanların babası —memleketleri sürekli olsun— Şah Sultan yani Ebu Sait Bahadır Han’a (bu kap) aziz ve makbul olsun” ibaresi yer almaktadır. Ayrıca bu yazı kuşağında eşit aralıklarla dıştan dairesel içerisi sekiz köşeli yıldız şeklinde altı adet madalyon yerleştirilmiştir. Bu madalyonların içerisine insan figürleri işlenmiştir.
Kapağın konik kubbemsi üst kısmı yatay olarak düzenlenmiş beş yüzeye ayrılmıştır. Etekten sonraki en alt birinci yüzeyi tamamen bitkisel süslemeli bir kompozisyon dolanmaktadır. Burada uçları aşağıda palmet motifleri dizilmiştir. Zeminin tümü ince işlemeli bitki motifleri ile doldurulmuştur. İkinci olarak bitkisel ve geometrik süslemeli ince bir şerit kapağı dolanmaktadır.
Bundan sonraki üç yüzeyin ortasında yazı kuşağı ile bunun alt ve üstündeki zeminin tamamıyla bitkisel süslemelerle doldurulduğu kesimlere içerisine insan figürlerinin işlendiği dörder adet dairesel madalyon yerleştirilmiştir. Daire dışında kalan kısımları da yine gümüş kakma ile yapılmış kuş figürleri, bitkisel süslemeler ve daireler içinde altı kollu çarkıfelek tezyinatı bulunmaktadır. Buradaki insan figürleri bağdaş kurmuş vaziyette, iki eliyle göğsü hizasında ve uçları yukarı doğru bir hilâl tutmuş şekilde tasvir edilmiştir. Bu bağdaş kurup oturmuş adamın elbisesine gümüş üzerine çeşitli desenler işlenmiştir. Figürlerin iki yanı ayrıca bitkisel motiflerle süslenmiştir.
Bu üç yüzeyin ortasındaki yazı, altın kakma harflerle ve bitkisel süsleme arasına celi sülüs ile yazılmış olan Arapça bir şiirdir. Bu dört mısralık şiir dört bölüm halinde bir kuşak şeklinde yazılmıştır. Şiirin Türkçesi;
“Ey sâki şarap kadehlerini döndür herkese sunduktan sonra bana da ver. Çünkü sabahleyin görünen, doğan yıldız belirdi, zuhur etti.
Çırağımız bitti, söndü ise işte ey saki ona bedel şarap kadehi.
Tan yeri attı ve doğuyu aydınlattı, sabah belirdi, karanlıklar yarıldı, ya, sen de ey sâki kadehleri öyle parlat. Benim kederimi yar neşemi, sevincimi izhar et.
Onların ruhlarını mesrur etmek için şarap vermeye çalış. Onların kokuları ruhların rahatıdır. Ey sâki !.”
Kapakta bu üç yüzey arasında dört adet büyük dairesel madalyon daha yer almaktadır. Bunlar tamamıyla figürlü bezemelerden oluşmaktadır.
Birinci madalyon içerisinde ince kıvrık dal ve rumi motiflerin arasında at üzerinde bir süvari figürü tasvir edilmiştir. Süvari sağ eliyle atın dizginlerini, sol eli ile avcı kuş tutmaktadır. Süvari başını çevirmiş ve kuşa bakar durumdadır. Atın yanında ise tazı figürü vardır. Süvarinin yanında ok ve yayları, tazı figürü ile kuş figürünün bir arada betimlenmesi bir av sahnesinin canlandırıldığını düşündürmektedir. İkinci madalyonda da bir süvari figürü betimlenmiştir. Süvarinin yanında ok ve yayları bulunmaktadır. Ayrıca atın ayaklan arasında ağzı açık bir tazı vardır. Üçüncü madalyonda yine at üzerinde süvari figürü betimlenmiştir. Atın ve süvarinin yüzü kapalıdır. Dördüncü madalyonda at üzerinde ok atan süvari figürü ile atın yanında tavşan figürü tasvir edilmiştir.
Kapağın üstündeki tutamağın kuyruğu kopmuş bir horoz heykeli biçiminde olduğu görülmektedir. Horozun ayaklarının oturduğu silindirik kaidenin üzerinde birbirini takip eden altı adet kaz figürü yer almaktadır. Horozun vücudu, kanatlan, başı bakır üzerine gümüş kakma ile süslenmiş ve çok güzel bir şekilde canlandırılmıştır. Göz çukurları mevcut olup, yapıldığı zamanlar bu göz çukurlarına birer mercan veya kırmızı yakut konmuş olduğu düşünülebilir.
Bugün Konya Mevlana Müzesinin en kıymetli madeni eserlerinden biri olan Nisan Tası; yapısı ve üzerindeki zengin süslemeleri ile üslup, estetik ve ikonografik açıdan bilmeye ve incelemeye değer nadide örneklerden biridir. Üzerindeki her bölüme işlenmiş yazılar, insan ve hayvan figürleri ile geometrik ve bitkisel süsleme örnekleri altın ve gümüş gibi değerli madenlerle bu tasın yüzeylerine işlenmiştir. Musul’da İlhanlı Hükümdarı Ebu Sait Bahadır Bey için yapıldığı üzerindeki dört kitabede zikredilen bu eserin hükümdarın kendi sağlığında Konya Mevlana Dergâhına hediye olarak gönderildiği bilinmektedir. Bugün müzede sergilenen ama geçmişte şifa umulan ve Mevlevilikte de önemli olan nisan yağmurlarının içerisinde biriktirildiği bir kap durumundadır. Günümüzde Nisan Tası dendiği zaman insanların zihninde bir şeylerin canlanmadığını görünce; Mevlana’nın 744. Ölüm yıldönümünün kutlanacağı bu günlerde bu vesileyle bu nadide eser tanıtılmaya gündeme getirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bu eseri ilk defa ayrıntılı olarak tanıtan dönemin Konya Müzesi Müdürü M. Zeki Oral’ı rahmet ve şükranla anmak istiyorum.
Yrd. Doç. Dr. Mehmet TOP kimdir?
1964 Ödemiş, Bademli Kasabası doğumlu olup, ilk ve orta öğrenimini Ödemiş'te, liseyi Kütahya'da tamamlamıştır. 1981–1982 eğitim- öğretim yılında Atatürk Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü Sanat Tarihi Anabilim Dalında başladığı lisans eğitimini 1986 yılında tamamlamıştır. Ekim 1997 de "Erken Dönem Osmanlı Mihrapları" adlı teziyle doktorasını almıştır. 1998 den beri Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümüne Yrd. Doç. Dr. olarak atanmış, halen aynı görevini sürdürmektedir. Çeşitli bilimsel ve araştırma faaliyetlerine katılmakta; özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığının izni ile Hakkâri ve Şırnak İllerine yönelik kültür varlıklarının tespiti noktasında 1998-2011 yılları arasında yüzey araştırması gerçekleştirmiştir. Ürdün, Gürcistan ve İran'da Selçuklu ve Osmanlı Dönemi mimarisi üzerine çalışmalar yapmıştır. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi adına 2007 yılından beri Hoşap Kalesinde Başkanlığında kazı çalışmaları sürdürmektedir. Ulusal, Uluslararası kongre, bilgi şöleni, konferans ve benzeri bilimsel faaliyetlere kapılmış olup, kitap makale ve bildiri gibi birçok yayını bulunmaktadır.
VAN GAZETESİ HABER MERKEZİ