
Armağan Çağlayan, "İkinci Dünya savaşından sonra teknoloji’nin ilerlemesi ile birlikte televizyon satışları da neredeyse patlamış. Dünya televizyon satışlarına ilgi göstermeye başlayınca televizyon yayıncılığı da çok gelişmiş. Tabi ki Türkiye’de bu teknolojik gelişmeyi yakından takip ediyormuş fakat o sırada iktidarda olan demokrat parti hükümeti ve adnan menderes hükümeti bütün dikkatini Kore savaşına verdiği için Türkiye’ye ilk televizyon yayınını getirmek İstanbul Teknik Üniversitesine kısmet olmuş. İstanbul Teknik Üniversitesi TV 1952 yılında yayına başlamış. Ve ilk haber programı olan haftanın olayları yine İTÜ TV de yayına girmiş.
27 Mayıs 1960 darbesi hem demokrat partinin hem de İTÜ TV’nin sonunu getirmiş. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 1961 anayasası ile yürütmenin gücü kısıtlanmış. Ve yayıncılık TRT’ye yani Devlete verilmiş. Ve TRT özerk bir kurum haline getirmiş. TRT’nin kurulması ile birlikte İTÜ TV kapanmış fakat siyasilerin de ricası ile İTÜ TV TRT’ye teknik destek vermeye devam etmiş. 31 Ocak 1968 gecesi Türkiye’de ilk televizyon yayını yapılmış. Ve ilerleyen saatlerde Zafer Celasu’nun sunumuyla da Türkiye’de ilk ana haber bülteni yayınlanmış.
“TRT’YE SİYASİLERDEN TEPKİ “
TRT o dönem farklı toplumsal kesimlerin sorunlarını ekrana taşıdığı için siyasilerden zaman zaman tepki görüyormuş. Mesela Süleyman Demirel bir kez TRT’ye şöyle tepki göstermiş: “Millet TRT’den, programlardan, tatbikatlardan şikâyetçidir. Bu sözlerim yuvarlak değildir. Kanunun değiştirilmesi gerekiyorsa kanun, iç düzeni gerekiyorsa iç düzeni değişecektir. Yani bir taraftan devletten aldığı paralarla, milyonlarca lira ile vergi ile özel kuruluş değilsiniz. Ben ‘özerk’im diyeceksiniz, bu hüviyete bürünerek istediğinizi yapamazsınız.” Dedi. Bu eleştirilere rağmen TRT yayınlarına devam etmiş fakat her şey 12 Mart ultrasına kadar sürmüş.
“TRT HÜKÜMETİN ELİNE GEÇTİ “
TRT’nin özerkliği 12 Mart değişikliği ile anayasada yapılan 1971 değişikliği ile TRT’nin özerkliği kaldırılmış. Ve TRT’nin genel müdürünün atama yetkisi hükümete verilmiş. TRT genel müdürünün atama yetkisi hükümete verildikten sonra TRT’nin dili de değişmeye başlamış. Artık TRT’de haberler de ilk haberler her zaman Cumhurbaşkanının o gün yaptığı işlerle, yaptığı şeylerle ilgiliymiş. Daha sonra devlet protokolü sırasıyla TRT haberleri yayınlıyormuş. Yani önce Cumhurbaşkanının yaptıkları, sonra Başbakanının yaptıkları, sonra ana muhalefet liderlerinin yaptıkları sonra da diğer parti başkanlarının yaptıklarının haberler de TRT yer vermeye başlamış. Eşitlik ilkesi gereği her siyasal parti’ye eşit süreler ayıran TRT zaman zaman, siyasal parti liderlerinin haber değeri taşımayan çeşitli görüşlerine de yer vermeye başlamış. Buda haberlerin sıkıcı bir hale gelmesine sebep olmuş.
“ÖZAL GELDİ SİSTEM DEĞİŞTİ”
27 Mayıs ve 12 Mart ultrasından sonra 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte üçüncü kez TRT yönetimine askeri hükümet tarafından el konulmuş. İnsanlar darbe günü uhturayı Kenan Evren’in sesinden televizyondan dinlemişler. 1980 darbesinin baskıcı yönetiminden sonra yapılan seçimler de hükümete Turgut Özal’ın Anavatan partisi gelmiş. Anavatan partisi askeri hükümete göre nispeten daha özgür daha sivil bir yönetimi tercih etmiş. Özal’ın uyguladığı liberal politikaların sonucun da Türkiye giderek bir tüketim toplumuna dönüşmüş. Ahmet İnsal yaşanan değişimi şöyle anlatmış: “ Türkiye, seksenli yıllarda dünyaya entegre olmak için, ekonomik sistemi devlekçillikten liberalizme kaydırdı. Liberalizm felsefesi toplumsal ilişki modelini faydacılık ve insanın diğer insan için canavar olması varsayımı üzerine kurar. Bireyler en fazla faydayı elde etmek için yarışırlar ve her bireyin elde ettiği ‘fazladan bir fayda’ diğerinin elde edemeyeceği bir faydadır”.
Değişimin yoğun olarak yaşandığı bu dönemde hayatımıza TRT’de yeni bir haber programı girmiş. 32. Gün. Globalleşen dünyada Mehmet Ali Birand 32. Gün ile dünyadan haberleri evlerinize TRT ekranlarında getiriyormuş.1985 yılında yayınlanan eysabir ile birlikte TRT’ de ilk kez cinsel konular tartışılmaya başlanmış. Daha sonra Margaret Thatcher, Boris Yeltsin ve Kaddafi gibi isimler TRT ekranların da 32. Gün’e özel röportajlar vermişler. Ve 32. Gün bugün hala çoğu hayatımız da başarılı gazeteciler olarak yer alan muhabirler yetiştirmiş. Bunlar şu kişilermiş; Ali Kırca, Can Dündar, Cüneyt Özdemir, Coşkun Aral, Çiğdem Anad, Deniz Arman ve Rıdvan Akar.
“TV’NİN RENKLİ DÜNYASI”
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte uydu üzerinden yayın yapan çanak antenler hayatımıza girmişler. Çanak antenler ve uydu yayın hayatımıza girince özel televizyonların kurulması gündeme gelmiş fakat bu Türkiye’de anayasa’ya göre mümkün değilmiş. Çünkü Türkiye içinde yayın yapma hakkı sadece TRT’ye aitmiş. 1990 yılın başın da Başbakan Turgut Özal’ın yaptığı Türkiye’ye yurt dışından Türk yayın yapılmasına yasal bir engel yok açıklamasından sonra Ahmet Özal ve Cem Özen Türkiye’nin ilk özel televizyonu olan Star TV’ye konuştular. Star TV Türkiye’ye yurt dışından yayın yapıyormuş. İlgili yasanın 1993 yılında değişmesinden sonra Türkiye’de çok sayıda özel televizyon yayına başlamış. İşte Türk televizyon seyircisi de özel televizyonların bu renkli dünyasına kendilerini kaptırmışlar. Televizyonların bu renkli dünyasından herkes ve bütün programlar nasibini almış. Artık haberler daha renkliymiş, artık televizyon daha eğlenceliymiş, artık televizyon da dansöz de varmış ama dönem realatif şov dönemiymiş.
Cem Kurtoğlu’nun sunduğu sıcak sıcağa programı televizyona kan donduran cinayetleri neredeyse sansürsüz bir şekilde taşımış. Cem Kurtoğlu sıcak sıcağına programın da kan donduran cinayetleri ihbar üzerine ekranlara taşıyormuş. Mesela çivici Süleyman bunlardan bir tanesiymiş. Cem kurtoğlu sadece çivici Süleyman gibi katilleri konuk etmemiş. Mesela sakallı Neziye gibi ilginç insanları da konuk etmiş."dedi.
Suzan Öner
27 Mayıs 1960 darbesi hem demokrat partinin hem de İTÜ TV’nin sonunu getirmiş. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 1961 anayasası ile yürütmenin gücü kısıtlanmış. Ve yayıncılık TRT’ye yani Devlete verilmiş. Ve TRT özerk bir kurum haline getirmiş. TRT’nin kurulması ile birlikte İTÜ TV kapanmış fakat siyasilerin de ricası ile İTÜ TV TRT’ye teknik destek vermeye devam etmiş. 31 Ocak 1968 gecesi Türkiye’de ilk televizyon yayını yapılmış. Ve ilerleyen saatlerde Zafer Celasu’nun sunumuyla da Türkiye’de ilk ana haber bülteni yayınlanmış.
“TRT’YE SİYASİLERDEN TEPKİ “
TRT o dönem farklı toplumsal kesimlerin sorunlarını ekrana taşıdığı için siyasilerden zaman zaman tepki görüyormuş. Mesela Süleyman Demirel bir kez TRT’ye şöyle tepki göstermiş: “Millet TRT’den, programlardan, tatbikatlardan şikâyetçidir. Bu sözlerim yuvarlak değildir. Kanunun değiştirilmesi gerekiyorsa kanun, iç düzeni gerekiyorsa iç düzeni değişecektir. Yani bir taraftan devletten aldığı paralarla, milyonlarca lira ile vergi ile özel kuruluş değilsiniz. Ben ‘özerk’im diyeceksiniz, bu hüviyete bürünerek istediğinizi yapamazsınız.” Dedi. Bu eleştirilere rağmen TRT yayınlarına devam etmiş fakat her şey 12 Mart ultrasına kadar sürmüş.
“TRT HÜKÜMETİN ELİNE GEÇTİ “
TRT’nin özerkliği 12 Mart değişikliği ile anayasada yapılan 1971 değişikliği ile TRT’nin özerkliği kaldırılmış. Ve TRT’nin genel müdürünün atama yetkisi hükümete verilmiş. TRT genel müdürünün atama yetkisi hükümete verildikten sonra TRT’nin dili de değişmeye başlamış. Artık TRT’de haberler de ilk haberler her zaman Cumhurbaşkanının o gün yaptığı işlerle, yaptığı şeylerle ilgiliymiş. Daha sonra devlet protokolü sırasıyla TRT haberleri yayınlıyormuş. Yani önce Cumhurbaşkanının yaptıkları, sonra Başbakanının yaptıkları, sonra ana muhalefet liderlerinin yaptıkları sonra da diğer parti başkanlarının yaptıklarının haberler de TRT yer vermeye başlamış. Eşitlik ilkesi gereği her siyasal parti’ye eşit süreler ayıran TRT zaman zaman, siyasal parti liderlerinin haber değeri taşımayan çeşitli görüşlerine de yer vermeye başlamış. Buda haberlerin sıkıcı bir hale gelmesine sebep olmuş.
“ÖZAL GELDİ SİSTEM DEĞİŞTİ”
27 Mayıs ve 12 Mart ultrasından sonra 12 Eylül 1980 darbesi ile birlikte üçüncü kez TRT yönetimine askeri hükümet tarafından el konulmuş. İnsanlar darbe günü uhturayı Kenan Evren’in sesinden televizyondan dinlemişler. 1980 darbesinin baskıcı yönetiminden sonra yapılan seçimler de hükümete Turgut Özal’ın Anavatan partisi gelmiş. Anavatan partisi askeri hükümete göre nispeten daha özgür daha sivil bir yönetimi tercih etmiş. Özal’ın uyguladığı liberal politikaların sonucun da Türkiye giderek bir tüketim toplumuna dönüşmüş. Ahmet İnsal yaşanan değişimi şöyle anlatmış: “ Türkiye, seksenli yıllarda dünyaya entegre olmak için, ekonomik sistemi devlekçillikten liberalizme kaydırdı. Liberalizm felsefesi toplumsal ilişki modelini faydacılık ve insanın diğer insan için canavar olması varsayımı üzerine kurar. Bireyler en fazla faydayı elde etmek için yarışırlar ve her bireyin elde ettiği ‘fazladan bir fayda’ diğerinin elde edemeyeceği bir faydadır”.
Değişimin yoğun olarak yaşandığı bu dönemde hayatımıza TRT’de yeni bir haber programı girmiş. 32. Gün. Globalleşen dünyada Mehmet Ali Birand 32. Gün ile dünyadan haberleri evlerinize TRT ekranlarında getiriyormuş.1985 yılında yayınlanan eysabir ile birlikte TRT’ de ilk kez cinsel konular tartışılmaya başlanmış. Daha sonra Margaret Thatcher, Boris Yeltsin ve Kaddafi gibi isimler TRT ekranların da 32. Gün’e özel röportajlar vermişler. Ve 32. Gün bugün hala çoğu hayatımız da başarılı gazeteciler olarak yer alan muhabirler yetiştirmiş. Bunlar şu kişilermiş; Ali Kırca, Can Dündar, Cüneyt Özdemir, Coşkun Aral, Çiğdem Anad, Deniz Arman ve Rıdvan Akar.
“TV’NİN RENKLİ DÜNYASI”
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte uydu üzerinden yayın yapan çanak antenler hayatımıza girmişler. Çanak antenler ve uydu yayın hayatımıza girince özel televizyonların kurulması gündeme gelmiş fakat bu Türkiye’de anayasa’ya göre mümkün değilmiş. Çünkü Türkiye içinde yayın yapma hakkı sadece TRT’ye aitmiş. 1990 yılın başın da Başbakan Turgut Özal’ın yaptığı Türkiye’ye yurt dışından Türk yayın yapılmasına yasal bir engel yok açıklamasından sonra Ahmet Özal ve Cem Özen Türkiye’nin ilk özel televizyonu olan Star TV’ye konuştular. Star TV Türkiye’ye yurt dışından yayın yapıyormuş. İlgili yasanın 1993 yılında değişmesinden sonra Türkiye’de çok sayıda özel televizyon yayına başlamış. İşte Türk televizyon seyircisi de özel televizyonların bu renkli dünyasına kendilerini kaptırmışlar. Televizyonların bu renkli dünyasından herkes ve bütün programlar nasibini almış. Artık haberler daha renkliymiş, artık televizyon daha eğlenceliymiş, artık televizyon da dansöz de varmış ama dönem realatif şov dönemiymiş.
Cem Kurtoğlu’nun sunduğu sıcak sıcağa programı televizyona kan donduran cinayetleri neredeyse sansürsüz bir şekilde taşımış. Cem Kurtoğlu sıcak sıcağına programın da kan donduran cinayetleri ihbar üzerine ekranlara taşıyormuş. Mesela çivici Süleyman bunlardan bir tanesiymiş. Cem kurtoğlu sadece çivici Süleyman gibi katilleri konuk etmemiş. Mesela sakallı Neziye gibi ilginç insanları da konuk etmiş."dedi.
Suzan Öner

