Hayat, zaman içinde birbirinden farklı renklere bürünen, sıradan gibi görünen anlardan oluşan bir mozaiktir. Bu mozaik, insanların kararlarını, yaşadıkları zorlukları ve başarıları içerir. Her bir birey, kendi yaşam yolculuğunu çizerken, bazen beklenmeyen dönemeçlerle karşılaşır. İşte, bu dönemeçlerden birini yaşamış, zorlukları adım adım aşarak başarıya ulaşmış bir öyküyü anlatmak istiyorum.1973 yılında, Van'ın sakin bir köyünde başlayan bu öykü, İş insanı Turan Avcı'nın yaşam serüvenini konu alıyor. On çocuklu bir ailenin ortanca ferdi olarak doğan Turan, ilk adımlarını sevgi dolu bir aile ortamında attı. Ancak, hayat genç Turan'a sadece kolaylıklar sunmakla kalmadı; ona, hayallerinin ve kararlarının peşinden gitmenin ne kadar önemli olduğunu da öğretti.Eğitim hayatına başladığı Erciş'ten, doktor olma hayaliyle girdiği üniversite sınavlarına, köydeki tarım işlerinden ticaret dünyasına geçişine kadar geçen yıllar, Turan'ın karakterini şekillendiren önemli kilometre taşlarıdır. Zorluklarla dolu bir eğitim hayatının ardından ticaretin kapılarını aralayan genç adam, her adımda ailesiyle birlikte, sevgi ve dayanışma içinde yol almaya kararlıydı.Bu makale, Turan Avcı'nın hayat hikayesini ele alarak, onun yaşadığı deneyimlerden ilham alarak hayata nasıl tutunduğunu ve zorlukları nasıl aştığını anlatmayı amaçlamaktadır. Unutulmaz bir başarı hikayesinin içine dalarken, hayatın karmaşıklığında bir umut ışığı bulmayı umuyoruz.
Yıllar önce, Van'ın sakin köylerinden birinde, hayatına başladı Turan Avcı. 1973'te Köşk köyünde doğan Turan, on çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Babası, karayollarında çalışan bir işçi; annesi ise ev hanımıydı. Avcı ailesi, zorlu ama sevgi dolu bir ortamda büyüdü.İlk adımlarını Erciş'te attı Turan, ilkokulu yatılı olarak okuyarak. O dönemde eğitim ve öğretimdeki sıkıntılar, genç Turan'ı köyünden uzaklaşmaya itti. Van Atatürk Lisesi'nde tamamladığı eğitimi, üniversite sınavlarına hazırlanarak noktaladı. Ancak, genç adamın en büyük hayali doktor olmaktı ve bu hayali gerçekleşmedi.Doktorluk hayal kırıklığı, genç Turan'ı köyüne dönmeye zorladı. Dışarıda okuduğu ilkokul ve lise nedeniyle kalem tutmaktan başka bir şey bilmeyen Turan, köydeki hayata uyum sağlamakta zorlandı. İki aylık tatiller, köydeki işlere yetmiyordu ve karşısında sadece tarım veya hayvancılık gibi iki seçenek bulunuyordu.Bir gün, babasına hayvancılık yapma fikrini sundu Turan. Babası, her ay maaşından arta kalan parayla dört-beş kuzu alarak hayvancılığa adım attılar. Altı ay süren bu hayvan besiciliği macerası, üç ay kuzuları besleyip sonra Antep'ten Suudi Arabistan'a kuzu göndermeleriyle zirveye ulaştı. Bu süreçte tarım arazisi edindiler ve kendi imkanlarıyla ürün yetiştirmeye başladılar. Turan, tarlada geçirdiği yıllarda tırpan kullanmayı öğrendi.Ancak, hayatlarına yeni bir yön verme zamanı geldiğini hissettiler. Turan, köy hayatına bir türlü adapte olamadığını fark etti ve ticarete yönelmeye karar verdi. Van'a giderek bir markette düşük ücretle işe başladı, ardından askerlik görevini yerine getirdi. Askerlik dönüşü işine döndüğünde terfi aldı, ancak 1998'de babasının emekli olmasıyla yeni bir dönem başladı.Babasının emekliliği, bir miktar tazminat almasıyla birlikte geldi. Aile, bu parayı değerlendirmek istedi. Turan, bu fırsatı kullanarak markete ortak olma isteğini açıkladı. Ancak, o dönemde para mark olarak değerlendiriliyordu ve bu durumda olan Avcı ailesi, paralarının dolarla hesaplandığını gördü. Her gün babaya hesap verme durumu, Turan'ı babasının uyuduğu saatlere kaydırdı.Bir dönem sonra, ailenin ürünler sattığı bir marketin satışa çıkmasıyla yeni bir fırsat doğdu. Turan, bu marketi devralarak birkaç kardeşini yanına aldı. Toptan gıda işinden vazgeçip, site içindeki bir marketi aldılar. Tüp satışı dâhil her şeyi sattıkları bu mahalle arası market, aile için bir aile ortamına dönüştü. Bu, onlar için ticaret dünyasına ilk adımları atmanın simgesiydi.Daha sonra, gençlerin büyüdüğü ve yeni fikirlerin arandığı bir döneme geldiklerinde, manav olarak işlerini genişletmeye karar verdiler. Tabelasız bir ay geçirdikten sonra, Ziraat Mühendisi bir kardeşin önerisiyle tabelalarını "Roka" olarak belirlediler. İlk başta şaşkınlık yaşadılar, ancak adını sesli bir şekilde söyleyerek alışana kadar bu ismi kullanmaya devam ettiler.İşleri büyüdükçe, komşularındaki bir iş yeri boşaldığında orayı da alarak şarküteri işine giriştiler. 2006 ve 2007'de şirketlerini kurarak, her geçen gün büyüdüler. Ancak, personel maaşları konusunda babanın endişeleri baş gösterdi. Turan, onları ikna etmek için büyük bir çaba sarf etti ve sonunda başardı. Kardeşlerinden biri manav reyonuna geçti ve Roka Market adı altında yola devam ettiler.İki personelle başladıkları iş, zamanla on beş kişiye kadar genişledi. Depremle gelen hasarları atlattıktan sonra, Turan, Van'daki ikinci deprem ve binanın kullanılamaz hale gelmesiyle karşı karşıya kaldı. Mağaza kapalı olduğu için ürünleri içeride mahsur kaldı ve çıkaracak kimseyi bulamadılar.Bu zorlu süreçte, eşyalarını bir yer kiralayarak taşıdılar ve gün geçtikçe Van'da iş yapmanın zorlaştığını fark ettiler. İstanbul'da yeni bir şeyler yapma fikri doğdu ve bir ay boyunca İstanbul'u gezerek potansiyel işyerlerini inceledi. Bu arada, Van'daki şubelerini de büyütmeyi başardı.Babasına olan borcunu ödemek, Turan'ın her zaman en büyük destekçisi olan babasıyla arasındaki bağı daha da güçlendirdi. Şimdi, Van'da on bir şube ve üç yüzden fazla personel ile Roka, prestijli bir marka haline geldi. Turan Avcı, kendi memleketine hizmet etmekten gurur duyuyor ve geçmişteki zorluklara rağmen başarı dolu bir hikayeye imza atmış durumda.Van Gazetesi – Van Haber - vanhaber
Yıllar önce, Van'ın sakin köylerinden birinde, hayatına başladı Turan Avcı. 1973'te Köşk köyünde doğan Turan, on çocuklu bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Babası, karayollarında çalışan bir işçi; annesi ise ev hanımıydı. Avcı ailesi, zorlu ama sevgi dolu bir ortamda büyüdü.İlk adımlarını Erciş'te attı Turan, ilkokulu yatılı olarak okuyarak. O dönemde eğitim ve öğretimdeki sıkıntılar, genç Turan'ı köyünden uzaklaşmaya itti. Van Atatürk Lisesi'nde tamamladığı eğitimi, üniversite sınavlarına hazırlanarak noktaladı. Ancak, genç adamın en büyük hayali doktor olmaktı ve bu hayali gerçekleşmedi.Doktorluk hayal kırıklığı, genç Turan'ı köyüne dönmeye zorladı. Dışarıda okuduğu ilkokul ve lise nedeniyle kalem tutmaktan başka bir şey bilmeyen Turan, köydeki hayata uyum sağlamakta zorlandı. İki aylık tatiller, köydeki işlere yetmiyordu ve karşısında sadece tarım veya hayvancılık gibi iki seçenek bulunuyordu.Bir gün, babasına hayvancılık yapma fikrini sundu Turan. Babası, her ay maaşından arta kalan parayla dört-beş kuzu alarak hayvancılığa adım attılar. Altı ay süren bu hayvan besiciliği macerası, üç ay kuzuları besleyip sonra Antep'ten Suudi Arabistan'a kuzu göndermeleriyle zirveye ulaştı. Bu süreçte tarım arazisi edindiler ve kendi imkanlarıyla ürün yetiştirmeye başladılar. Turan, tarlada geçirdiği yıllarda tırpan kullanmayı öğrendi.Ancak, hayatlarına yeni bir yön verme zamanı geldiğini hissettiler. Turan, köy hayatına bir türlü adapte olamadığını fark etti ve ticarete yönelmeye karar verdi. Van'a giderek bir markette düşük ücretle işe başladı, ardından askerlik görevini yerine getirdi. Askerlik dönüşü işine döndüğünde terfi aldı, ancak 1998'de babasının emekli olmasıyla yeni bir dönem başladı.Babasının emekliliği, bir miktar tazminat almasıyla birlikte geldi. Aile, bu parayı değerlendirmek istedi. Turan, bu fırsatı kullanarak markete ortak olma isteğini açıkladı. Ancak, o dönemde para mark olarak değerlendiriliyordu ve bu durumda olan Avcı ailesi, paralarının dolarla hesaplandığını gördü. Her gün babaya hesap verme durumu, Turan'ı babasının uyuduğu saatlere kaydırdı.Bir dönem sonra, ailenin ürünler sattığı bir marketin satışa çıkmasıyla yeni bir fırsat doğdu. Turan, bu marketi devralarak birkaç kardeşini yanına aldı. Toptan gıda işinden vazgeçip, site içindeki bir marketi aldılar. Tüp satışı dâhil her şeyi sattıkları bu mahalle arası market, aile için bir aile ortamına dönüştü. Bu, onlar için ticaret dünyasına ilk adımları atmanın simgesiydi.Daha sonra, gençlerin büyüdüğü ve yeni fikirlerin arandığı bir döneme geldiklerinde, manav olarak işlerini genişletmeye karar verdiler. Tabelasız bir ay geçirdikten sonra, Ziraat Mühendisi bir kardeşin önerisiyle tabelalarını "Roka" olarak belirlediler. İlk başta şaşkınlık yaşadılar, ancak adını sesli bir şekilde söyleyerek alışana kadar bu ismi kullanmaya devam ettiler.İşleri büyüdükçe, komşularındaki bir iş yeri boşaldığında orayı da alarak şarküteri işine giriştiler. 2006 ve 2007'de şirketlerini kurarak, her geçen gün büyüdüler. Ancak, personel maaşları konusunda babanın endişeleri baş gösterdi. Turan, onları ikna etmek için büyük bir çaba sarf etti ve sonunda başardı. Kardeşlerinden biri manav reyonuna geçti ve Roka Market adı altında yola devam ettiler.İki personelle başladıkları iş, zamanla on beş kişiye kadar genişledi. Depremle gelen hasarları atlattıktan sonra, Turan, Van'daki ikinci deprem ve binanın kullanılamaz hale gelmesiyle karşı karşıya kaldı. Mağaza kapalı olduğu için ürünleri içeride mahsur kaldı ve çıkaracak kimseyi bulamadılar.Bu zorlu süreçte, eşyalarını bir yer kiralayarak taşıdılar ve gün geçtikçe Van'da iş yapmanın zorlaştığını fark ettiler. İstanbul'da yeni bir şeyler yapma fikri doğdu ve bir ay boyunca İstanbul'u gezerek potansiyel işyerlerini inceledi. Bu arada, Van'daki şubelerini de büyütmeyi başardı.Babasına olan borcunu ödemek, Turan'ın her zaman en büyük destekçisi olan babasıyla arasındaki bağı daha da güçlendirdi. Şimdi, Van'da on bir şube ve üç yüzden fazla personel ile Roka, prestijli bir marka haline geldi. Turan Avcı, kendi memleketine hizmet etmekten gurur duyuyor ve geçmişteki zorluklara rağmen başarı dolu bir hikayeye imza atmış durumda.Van Gazetesi – Van Haber - vanhaber
TEBRİKLER