2020 yılı itibariyle dünya farklı ve yepyeni bir rotaya girdi. Korona virüs salgınının da tetiklediği değişim artık hayatımızın her alanına sirayet etti. Elbette ki değişimin olgunlaşması uzun bir zaman sürecinde oldu. Ufuk açması açısından arka plana, geçmişe kısa bir göz atmak gerekir.
Sanayi devrimiyle beraber vahşi kapitalizmin sömürüsü değişime ayak uyduramayan toplumları uzun bir yoksulluk dönemine mahkum etti. İkinci dünya savaşından sonra kapitalizm içsel bir niteliğe büründü ve ülkeleri yerli taşeronları ile sömürmeye devam etti. İki kutuplu dünyada toplumlar sosyalist demir perde ülkeler ile kapitalist ülkeler arasında tercih yapmak zorunda bırakıldı ve az gelişmişlik sürekli hale geldi. 90’li yillara gelindiğinde sosyalist blok dağıldı ve dünya artık tek kutuplu kapitalist bir düzene teslim oldu. Bu süre içerisinde bilgiye, teknolojiye, yerli üretime yönelen devletler dünyada gelişmiş ekonomiler arasında yer almaya başladı.
Şimdi ise bambaşka bir dünya kuruluyor ve değişime ayak uyduramayan toplumlar ağır bedeller ödemeye mahkum olacaklar gibi duruyor.
Birinci sanayi devrimini kaçırmış bir toplum olarak biz bu bedellerin neler olduğunu geçen 150 yılda acı bir şekilde tecrübe ettik.
Değişim kaçınılmaz ve süreklidir.
Dünyada artık dijital çağ durdurulamaz bir şekilde yörüngesine oturdu, gidiyor. Yapay zekaya dayalı yeni sanayi klasik sanayiye fark atıyor, pazar payını genişletiyor.
Küresel çapta marka üretimi belli tekellerin elinden çıkıyor, bilgi ve bilişim kapasitesini geliştiren toplumların eline geçiyor.
Gıda üretimine ve küresel marka üretimine ağırlık veren toplumlar refahı yakaladığı gibi dünya ölçeğinde de söz sahibi olmaya başlıyor.
O halde ülke olarak ve büyük bir hinterlanta sahip bir şehir olarak neler yapmalıyız?
Öncelikle değerlerimize bağlı olarak aklın ve bilimin ışığında her alan yenilenme, değişme, ilerleme iradesi ortaya koyabilmeliyiz.
Türkiye hem genç iş gücü potansiyeli hem üretme kapasitesi hem de tarihsel birikim ve tecrübesi bakımından her ülkeye nasip olmayacak imkanlara sahiptir. Coğrafyası kendi başına güç vaad eden bir faktördür.
Türkiye özelinde Van şehrimiz ayrıca değerlendirmeye alınması gereken müstesna şehirlerden biridir. Geniş hinterlandı bakımından dikkate değer imkanlara sahiptir. Bölgedeki bütün illerin sağlık, turistik, ekonomik, kültürel olarak bağlı olduğu bir merkezdir Van. Yani Van sadece Van’dan ibaret değildir. Dolayısyla Van’daki her faaliyet etrafındaki en az 5-6 ili de etkilemektedir. Van’ın ayrıca dünya markası olan üretimleri de mevcuttur. Bütün bunları dikkate aldığımızda yeni süreçte parlayan yıldız olmamız için bir engel yoktur. Lakin klasik üretim alışkanlıklarımızdan yeni nesil üretime geçmek, iş gücü potansiyelimizi daha nitelikli hale getirmek, dünya turizminden daha fazla pay sahibi olmak için çekim merkezi olmak elzemdir.