Toplum olarak, bölge olarak, kent olarak esasında çok daha öncelikli gündemlerimiz var, bunun farkındayım. Fakat siyaset bir olgu olarak hayatımızın her anına o kadar müdahil olmuş ki bunun üzerine birkaç kelam etmemek olmazdı. Her adımımızın başlı başına bir siyaset barındırdığı görüşünü de dikkate alırsak konunun hiç de yabana atılır olmadığını anlarız.
Toplumsal taleplerin, toplumun gelecek hayalinin, vizyonunun siyasi kanallara aktarılması, toplumsal grupların birbiriyle ilişkisi, toplumun total olarak bir arada yaşama sözleşmesine esasen siyaset diyoruz. Daha mikro düzeyde ele alırsak; bireylerin, toplumsal grupların grup olmaktan doğan haklarının yöneten karşısında korunması ve teminat altına alınması; barınma, eğitim, sağlık, milli gelirden pay alma, çalışma hakkı, güvenliğinin sağlanması gibi bütün süreçler siyasetin bizatihi konusudur ve normal işleyen siyasal sistemlerin dinamikleridir.
Liberal demokrasilerde bütün bu süreçler tamamlanmış ve yörüngesine oturmuştur.
Siyaset geçim ve nüfuz aracı olmaktan çıkmış, kendine ve doğaya yabancılaşmış birey ve toplumların rehabilitasyon aracı olmaya doğru yol alıyor. Biz ise henüz bunun uzağındayız denilebilir.
Siyasetçi, toplumda belli bir iddia sahibi olan ve bu iddialarını toplum kesimlerine gelecek vizyonu olarak sunan kişidir. Aynı zamanda açık fikirliliği ve öngörüleriyle bir arada yaşamayı topluma kabul ettirebilen irade ve liderlik özelliklerine sahip kişidir. Danışma kültüründen uzak bir siyasetçi elbette ki düşünülemez. Toplumun her kesimine kulak veren ve talepleri, önerileri meşveret yoluyla süzgeçten geçiren ve olumlu bir çıktıya dönüştürendir siyasetçi.
Bu ön kabuller ışığında baktığımız zaman toplumumuzda siyasete ve siyasetçiye dönük beklentilerin ihtiva etttiği anlamları daha iyi tahlil edebiliriz diye düşünüyorum.
Hem siyaseten hem de ekonomik anlamda henüz taşların tam olarak yerine oturmadığı toplumumuzda siyasete yüklenen anlam belki yer yer siyasetin kendisini bile çok aşan seviyelerdedir. Gerçek şu ki beklentiler ne olursa olsun siyaset olmadan toplum sözleşmesi de olmaz. Dolayısıyla siyaset çözüm gücü, siyasetçi de çözüm üreten kişi konumundadır.
Bu yüzden insanımız beklediği çok önemli tıbbi bir buluş için de, teknolojik bir icat veya yenilik için de, yol için de, aş için de, iş için de dönüp siyasete ve siyasetçiye bakmaktadır.
Bu vasat ortadayken siyasetçinin veya kendisine lider ünvanı atfedilen kişinin sırça köşkünde oturup seçim zamanı lütfederek halkın mahallesine inmesi kabul edilebilir değildir. Kitle iletişim araçlarının bu kadar yaygın kullanıldığı günümüzde bireyler de artık bu umursamazlığı tölere edecek durumda değildirler. Toplum yenileniyor, bireyler yenileniyor, siyaset tarzı ve araçları yenileniyor ve değişiyor. Siyasetin altın kuralı gereği yenilenmeyen yenilir.