Benden esirgediğin gülümsemenin, saçlarımı nasıl ağarttığını bilemezsin.
Beklemenin verdiği sessizliğin, ruhuma nasıl çığlık attığını anlayamazsın.
Afallarırdı mutsuzluğum, senin gölgenle rastladığı vakit.
İyi hissetmem için bırak kendini; gölgen bile yeterdi.
İçime sığamayan, sana dair hislerim
Bir dağı yontacak kadar güçlüydü.
Güç demişken... Gülüşün, gücümün ve varoluşumun kaynağıdır.
Gülüşünde ay tutulur; bütün kafesteki kuşlar azad olur.
Gülüşün, yaşama sebebimi hatırlatır.
Sen gülümsemezsen;
Asgari ücretle çalışan işçiler eve ekmek getiremez,
Çocuklar hayal kuramaz,
Anneler yavrularını emziremez,
Orkideler çiçek açmaz,
Ağaçlar yeşilin en güzel tonlarını evrene sunmaz,
Balıklar denize küser.
Bir girdap sarar dünyayı,
Geriye sadece ölmek kalır.
Yani anlayacağın, gülümsemediğin vakit
Kıyamet en acı hâliyle insanoğlunu kucaklar.
Ve ne olursun anla artık:
Gülümsemen, damarımdaki kanın neden aktığını sorgulatan tek şeydir.
Şu fani dünyada, Firdevs’in bahçelerinde Kevser içtiren Rab’bimin kuluna yansıttığı merhametidir.
Merhamet, gülüşündedir.
Kuşlar yuva kurardı gülüşünde.
Daha emniyetli bir yer bulamam...
Barındır beni gülüşünde.