Ne zaman seni düşünsem, devri devranı bir sessizlik kaplar; yalnız ikimiz kalırız.
Yaklaş biraz, çekinme... Ürkek ruhumun sana söyleyeceği çok şey var.
Bütün alevler gözlerine tapar, bütün aşklar senden beslenir.
Bütün umutsuzluklar, imkânsızlar, pişmanlıklar senden ilham alır.
Sen, bütün ölümsüz Yunan tanrılarından güzel olansın.
Ölüm bile sana sarılmaya kıyamaz.
Sana olan bütün düşlerim, ölmemek için kâinatı karşısına alır.
Sana karşı ruhumun titrediği gece, hep ezberimde.
Unutamam... Unutursam, ikimizi de öldürürüm.
Sen, boğazıma pişmanlıklar düğümleyen ağlamama izin verme...
O düğümler hep boğazımda kalsın çünkü...
Sana ait küçük bir şeyin bende oluşunun, divane gönlümü nasıl da sarhoş edeceğini bilemezsin.
Bir zanaatkârsın sen.
Neden mi?
Çünkü acının ve sevginin sanatsal dokunuşunu, bedenimden ruhuma doğru hapsettin.
Beni bir daha öldür...
İçimde her gün farklı bir mevsim çürüyor; yalvarırım, bir daha öldür.
En azından ilkbaharın verdiği umut ve huzur ile ölürüm.
Bu mısraları sonlandırmaya başlarken, her mısranın sessiz çığlıklarının canını yakmasını istemem.
Son olarak şunu bilmeni isterim:
Keşke seninle farklı koşullarda tanışsaydık.
O zaman, cenneti yaşamak için ölmeme gerek kalmazdı.
Şu an cehennemin dipsiz kuyularındayım.