Yaşamın başından beri hep ince bir çizgi üzerinde yürür insan bir tarafı huzur öbürü ise huzursuzluk olan. Herkesin herkesi olmaktan çok kendi için herkes olmasını öğrendiği an çizginin huzur kokan koridorunda sarhoş olmaya başlar insan. Huzursuzluğun en uzun caddesinde gezinirken anlık olarak her şeyi unutup en çok gülmeyi kendisinin hak ettiğini düşünmeye koyulduğu an akar gözlerinden yaşlar insanın ve bazen en çok konuşmak istediği zaman suskunluk ambarı kurulur boğazında. Ömrünün en son durağına kadar durduğu her bir durakta bir bilinmezliği sırtlayarak, ayın parlaklığına biraz daha gölge düşürmekte. İnsan olmanın kolaylıkları olduğu kadar zorlukları da olduğunu o an anlamaya başlar ama çoktan sönmeye başlamıştır bir kere ay. Sanki bu dünyanın bir gereğiymiş gibi hep her şeye geç kalınarak yaşam sürmeye başlar doğduğu andan ölüme kadar geçen her bir saniyeye geç kalır bir tek ölüme vaktinde varır insan.