Yaşımın en başından beri bir şeylere isim verme anlam yüklemeden dolayı ilkin düşünmeyi başarmıştır insan.
Sonrasında harfleri birleştirerek kelime, kelimeleri birleştirerek cümleleri oluşturan insan yazının icadına kadar hep sözleri ezberleyerek kulaktan kulağa aktardı. Bu sayede eskimemeyi unutmamayı öğrendi.
Atasözlerin o derin anlamları, büyüklerin küçüklere o güzel nasihatları buradan gelmektedir.
Sözler aracığıyla insanın içindeki heyecanı bitmek bilmeyen çoşkuyu kulaktan kulağa aktarmanın yetmediğini anlamaya başlıyordu artık insan. Duyguların o benzersiz hazzının yanında eşyalarda giderek artıyordu bunlara da isim vermek zorunlu bir nedendi artık. Müthiş bir kavram kargaşalığı çıkıyordu meydana bundan dolayı söylemlerini bir yere kaydetme ihtiyacı duymaya başladı insan.
En nihayetinde "Söz uçar yazı kalır" diyerek yazının icadına gitti. Yazıya rahatlıkla icad diyebiliriz ama söze icad diyemeyiz çünkü insan varolduğu ilk günden beri söz de var olmuştur.
Yazı tam bir dönüm noktası olmuştur insanlar için çünkü geçmişi geçmişte bırakmak yerine geleceğe taşımayı bu sayede öğrenmişlerdir. kimileri şiirler yazmış kimileri mektuplar kimileri de yasalar çıkarmış.
Kimi insanlar yazdıklarından ötürü ceza yemiş kimileri ödül almış. Ceza alanlar özgürlüğünü yazıda bulduğu için hiç yazmaktan geri durmamışlar adeta duygulara kelepçe vurulamayacağını en açık şekilde göstermişlerdir.
Giderek globalleşen dünyada giderek yalnız kalan insan modeliyle karşı karşıya kaldığımız bugünde bile yazı hala ilk günkü tazeliğini koruyor. Ses kaydediceler, dvd, cd'ler birçok şey çıkarılmasına rağmen hiçbiri yazının yerini almadı almayacakta. Tabi geçmişi yazanlar olduğu gibi bugünü yazanlarda oldu hatta daha ileri ütopyalar bile yazıldı.
Evet yaşamak: yazmak okumak söylemek ve çizmekle ancak anlam kazanabilirdi bunun farkına vardı insan ve arayışa koyuldu hiç şüphesiz bu arayış dünyanın en güzel icadı olan yazıyla sonuçlandı. İyikide yazı oldu. Bol bol yazmak okumak çizmek dileklerimle...