Var olduğundan beri insan sürekli bir mana peşinde koşuşturup durmuştur. Hep bir anlam bulma uğraşında olan insan, kimi zaman manayı zalimliğe kimi zaman ise merhamete dönüştürmüştür. Zaman değişti mekan değişti ama insan bir türlü değişmedi. Sürekli mana ve her mananın ardından yeni bir kılıf. Varlıkla yokluk çemberinde sıkışık kalan insan var olmanın ötesinde yok olmanın hazzıyla kendi varlığının ispatına gitmekte. Yok etmekle varlığının ispatına gittiği için de adeta yok etmekten zevk alan bir canavara dönüştü. Her dakikamız bir vahşet haberi almakla meşgul artık. Sığamıyoruz yeryüzüne kibrimizden, öfkemizden ve bir haltmış gibi kendi varlığımızın ispatından. Artık ellerimizi kirletmeden duramıyoruz. İnsanlığımızı unutalı çok oldu zaten, güzelliklerin içini boşaltarak. Yaşamayı egomuzdan ibaret saymayı ve egomuzdan dolayı da yaşamların yok oluşuna seyirciliğimiz çok sıradanlaştı. Artık nerede bir eksiklik var da hemen açıklık yakalayayım derdine düştük. Yapıcı olmayı, çözüm üretmeyi, güzellikleri yaşatmayı teker teker en üst raflara bıraktık. Ben diyerek ötekileştirmeyi çok rahat bir şekilde yapabiliyoruz artık. Çünkü artık sadece türümüzün adı insan...