Okulun bahçesinde elinde tarih kitapları ile dolaşan, garipsenen, erkeksi bir kadın.
Dersleri sırtı hocalara dönük bir şekilde dinlemek zorunda kalıyordu.
Çünkü o, istenmeyen ve orada olmaması gereken, ailesinin leydi gibi yetiştiremediği avare bir kızdı.
Belki onda bütün bunlara dayanma gücü veren, elindeki kitaplarda okuduğu eski medeniyetlerin büyülü coğrafyalarına gitme arzusuydu.
İngilizlerin Orta Doğu haritasının şekillenmesinde başrol oynayan ünlü kadın casus, gezgin, tarihçi, arkeolog, avare kadın Gertrude Bell. Oxford’u birincilikle bitiren ilk kadın. Gezmeyi, seyahat etmeyi, keşfetmeyi çok seven Bell, özellikle de bir Orta Doğu aşığıydı. Türklerin casus, Arapların ise Çölün Kraliçesi dediği Gertrude Bell, Osmanlı İmparatorluğu’nun her vilayetini gezmiş ve İngiliz İstihbarat servisi M16 ‘nın dikkatini çekmeyi başarmıştır. Sevdiği adamı Çanakkale Savaşı’nda kaybetmiş,
Bugünkü Irak devletinin sınırlarını, yönetim şeklini, yöneticisini hatta bayrağının şeklini belirlemiş ve hayatına acı bir şekilde son vermiş daima yalnız bir kadındı.
Gertrude Bell Kimdir?
14 Temmuz 1868 tarihinde soylu ve zengin bir İngiliz aileye mensup olarak dünyaya gelen Gertrude Bell, 3 yaşında iken annesini kaybediyor. Liseyi okumak için Londra’ya gitmiştir. Babası, liseden sonra üniversiteye gitmesine gerek olmadığını düşünüyordu.
Kraliçe Victoria döneminin yasakçı zihniyetinin doğal olarak bunda etkisi büyüktü. Kadının eğitim almasına o dönemlerde sıcak bakılmazdı.
Üvey annesinin babasını ikna etmesiyle üniversiteye başlayan Bell’in buradaki hayatı hiç kolay olmamıştır. O zamanın eğitimcileri kız öğrencilere ders vermek istememekte, sınıflarına kabul etmemekteydiler.
Kadınlar okulun imkanlarından yararlanamıyorlardı. Nitekim Bell, anı defterinde o günleri şöyle yazmıştır:
‘’ Dersleri hocalara sırtım dönük dinlemek zorunda kalıyordum. ‘’ Oxford Modern Tarih bölümüne giren Bell, zoru başarmıştır. Oxford Üniversitesini birincilikle bitiren ilk kadın olarak ismini tarihe yazdırmıştır.
Orta Doğu Macerası
Bell, lise okuduğu ilk yıllardan itibaren hayal ettiği dünya gezisine çıkmak istiyordu. Bu konuda bulduğu fırsatları kaçırmadı. İlk gezisini 1892 yılında İran’a gerçekleştirmiştir. Daha sonra Lübnan, Kudüs, Anadolu, Irak, Suriye olmak üzere Orta Doğu’nun hemen her yerini gezmiştir.
Gittiği yerlerde kamp kurmuş, tarihi, kültürel alanları ziyaret etmiş ve bölgenin insanlarıyla kaynaşmıştır. Türkçe, Arapça, Kürtçe, Farsça başta olmak üzere 6 dil öğrenmiştir. Gittiği her bölgede o coğrafya insanının diliyle iletişim kurmuş, evlerine misafir olmuştur. Aşiretleri, geleneklerini, folklorunu çok iyi analiz etmiştir.
Gerçekleştirmiş olduğu gezilerde bölgelerin tarihini, sosyal, stratejik ve demografik yapıları kavramış; sınırları, önemli su ve petrol kuyularının olduğu alanları harita ile çizecek kadar iyi öğrenmiştir. Bell’in bu özelliği, İngilizlerin Orta Doğu’ya ilgiyi arttırdığı dönemde Britanya Hükümeti’nin ve İngiliz İstihbaratı M16 ‘nın da dikkatini çekmeyi başarmıştır.
Bell’in bundan sonraki görevi Orta Doğu izlenimlerini ülkesi için raporlaştırmak. Tabi o, bunları yaparken tarihçi ve arkeolog kimliğini kullanıyordu. Bell, özelikle Araplar arasında çok popüler hale gelmişti. Araplar ona ‘’ Çölün Kraliçesi’’, ‘’el Hatun’’, ‘’Çöl Kızı’’ gibi unvanlar takmışlardı.
Arap aşiret liderleriyle ilişkiler geliştirmiş, çok iyi Arapça konuşur, onlar gibi davranır, onların geleneksel kıyafetlerini giyerdi.
Bell, Osmanlı’nın dağılma sürecinde özellikle Arapların Osmanlı’dan ayrılmasında büyük pay sahibidir.
Sınırları ve stratejik isyan planlarını bizzat kendisi hazırlamıştır. 1915’te sevdiği adamı Çanakkale Savaşı’nda kaybettiği için Osmanlı’ya karşı şahsi hesaplaşmayı da daima içinde sakladı.
Arapları Osmanlı’dan ayıran kişi olarak Edward Lawrence’nin ön plana çıkması yaygın bir görüş olmakla birlikte yanlış bir bilgidir. Aslında Lawrence, Gertrude’nin öğrencisi, onun çizdiği planların uygulayıcısıdır.
Lawrence efsanesi, 1918’de Orta Doğu’ya savaş muhabiri olarak Lowel Thomas ile ortaya atılmıştır. Thomas, o dönem Lawrence ile tanışmış ve hayatını belgesel film haline getirip kahraman yapmıştır.
ABD’li yazar Janet Wallah şöyle yazmıştır: ‘’ Bell, Faysal’ı Irak kralı seçtirmeyi başarmıştır. Irak’ın sınırlarını belirlemiştir. Bell babasına yazdığı bir mektupta da Irak sınırlarını çizdiğini yazmıştır.
Bell, Faysal’ı Irak kralı seçtirdiğinde 53 yaşındaydı ve hiç evlenmemişti. Bağdat Müzesi’ni kurmuş ve bütün servetini buraya bağışlamıştır. Bağdat Müzesinin girişindeki kadın büstü Gertrude Bell’in büstüdür. Son zamanlarında yalnızlık ve sağlık sorunları ile boğuşuyordu. 1926’da kardeşini tifo hastalığından kaybetmiş ve sevdiği adamın acısını da hep içinde taşımıştır. Artık yaşama arzusunun kalmadığını hissetmiştir.
12 Temmuz 1926 sabahı yardımcısı odasına girdiğinde Bell’i ölü olarak bulmuştur. Aşırı doz ilaç alarak yaşamına son vermişti. Ölmeden önce babasına yazdığı son mektupta şu satırları yazmıştır:
‘’ Sevgili baba, artık durmalıyım. Daha fazla yürüyemeyeceğimi hissediyorum.’’