İnsanoğlu, tarih boyunca liderlik ve otoriteyi bir arayış olarak gördü. Ancak günümüzde, ne yazık ki bu arayış kimi zaman "vasıfsız başkanlıklar" ile sonuçlanıyor. Başkanlık sadece bir sıfat değil bir karakter, bilgi birikimi, liderlik kabiliyeti ve sorumluluk isteyen bir mevki. Ama ortalık, cebinde üç kuruş olmayan, menfaat peşinde koşan ve başkalarının güdümünde hareket eden sahte şahıslarla dolup taşmış durumda.
İşin acı yanı, bu kişiler kendilerinden emindir. Sanki büyük işler başarmışlar gibi caka satarken, toplum için bırakın fayda sağlamayı, çevrelerine zarar verirler. Onların tek sermayesi, başkalarının omuzlarına basarak yükselmek ve bunu yaparken hiçbir ahlaki değere sahip olmamaktır. Halbuki "Kendi menfaatini başkalarının acısı üzerinden inşa eden, gün gelir kendi enkazında boğulur."
Kimdir Bu Vasıfsız Başkanlar?
Bunlar, yaşamın her alanında karşımıza çıkar. Hiçbir işte başarılı olamamış ama etrafa "Ben bilirim" tavrıyla dolaşan, yeteneksizliklerini söz oyunlarıyla kamufle etmeye çalışan insanlardır. Herkesin gözü önünde bir vasıf sembolü gibi görünseler de aslında arka planda, onları yönlendiren başka eller vardır.
"Gemisini yürüten kaptan değil başkalarının rüzgarıyla sürüklenen bir yapraktır." Onlar, kendi çabalarıyla değil çevrelerinde güçlü bir figür bulup onun gölgesine sığınarak varlıklarını sürdürürler. Ancak unutulmamalıdır ki gölge, bir ışığın varlığına bağlıdır ve o ışık sönünce geriye sadece karanlık kalır.
Cebinde Değil, Kafasında Zenginlik Olmalı
Bu kişiler, genellikle maddi ve manevi fakirlik içerisindedir. Cebindeki üç kuruşun hesabını yaparken, başkalarının zenginliklerini kıskanır ve çalıntı fikirlerle kendi kariyerlerini süslemeye çalışır. Oysa asıl zenginlik, insanın kafasında ve yüreğinde taşıdığı değerlerdir.
Ne demiş büyük düşünürler? "Altın, onu taşıyanın omzunu ağırlaştırır, fakat bilgi, insanı hafifletir ve yükseltir."
Peki, neden bu insanlar toplumda yer buluyor? Bunun nedeni, bazen topluma kendilerini iyi göstermeleri ve yetersiz düşünce algısıdır. Halk, sesi çok çıkan birini kolayca başkan sanabilir. Halbuki başkanlık, bağırmakla değil, vizyon, adalet ve dürüstlükle yapılır.
Mevlana’nın bir sözü bu durumu çok güzel özetler: "Her söze inanırsan, her yola gidersin ama her yol seni hedefe götürmez."
Çözüm Ne Olmalı?
Eğer gerçekten liderler istiyorsak, vasfı olmayan kişileri alkışlamayı bırakmalı ve gerçek değeri olan insanlara fırsat vermeliyiz. Menfaat peşinde koşanları değil, toplum için çalışanları baş tacı etmeliyiz. Çünkü bir geminin dümeni ehil olmayan bir kaptanın elindeyse, o geminin karaya oturması an meselesidir.
"Değerin gerçek ölçütü, kazandıkların değil, kazandırdıklarındır." Vasfı olmayan başkanlar, sadece kendilerine zarar vermekle kalmaz, toplumun güvenini de sarsar. Böyle insanları tespit edip onlara gereğinden fazla alan tanımamak, hepimizin sorumluluğudur. Toplum, liderini tanımalı lider, sorumluluğunun farkında olmalıdır. Aksi takdirde, vasıfsız başkanların egemen olduğu bir düzenin bedelini hepimiz öderiz.