Asimile olmuş düşüncelerin, uçsuz bucaksız bir zaman diliminde,
ayak izlerini taşıyorum bu aralar.
Adaletsiz bir yaşam çerçevesinin içinde sabitleniveriyorum. O kadar ihtişamlı bir çerçeve ki dışına baksan altın sarısı, içine baksan deniz yosunu. İşte, böyle bir adalet çerçevesine mahkûmum ben.
Ve başımda dikiliveren bir gardiyan çivisi.. Hapsolduğum oda da her şeyi görmeye mahkûm bırakılıyorum.
Ve öyle adaletsiz bir çerçeveye mahkûmum ki ne merhamet duygusu,
ne de acıma duygusu yok o çerçeve de. Sesimi çıkarsam da, çırpınıp dursam da bir fayda etmiyor. Ve bir zamandan sonra ne ses kalıyor ben de, ne de çırpınma arzusu. Geriye kalan tek şey sadece sessiz, sedasız bir bekleyiş.. Her şeyi görmeye mahkûm olduğumu anlıyorum. Gözlerimi kapatsam da, kafama iğneliyorlar.
Adalet laboratuarının içerisinde adaletsizlik üretiyorlar.