İdam İdam nedir? İdam gerekli mi? İdam çözüm mü?
Ölüm cezası, bir devletin bir suçun karşılığı olarak bir mahkûmu öldürmesidir. Ölüm cezasına çarptırılan kişinin cezasının infaz edilmesine idam denir. Bu bir teorik bilgi! Teorik bilgileri bile okumanın sorumluluğu altında ezilirken birde bu işin perde arkasının olduğu göz ardı edilemez! Toplumda bıraktığı derin izler, ülkenin yaşadığı maddi ve manevi kayıplar, kültürel boşluklar, insanlar arası keskin ayrılıklar, içine kapanmış piskolojisi çökmüş bir toplum ....
Örnekler oldukça fazla ve çok vahim sonuçların yaşandığı tarih sayfalarında mevcut! İnsanlar hangi ideolojiyi benimsemiş olsalar da, hangi milletten, hangi dilden, hangi dinden olsalar bile hiç kimse idam cezasına çarptırılmamalıdır. İdam kaldırmanın gelişen Türkiye ilerleyen millet adına verilmiş bir karar iken, idamın tekrardan konuşulması bile cumhuriyetin kalbinde derin bir yara açacaktır. İdam; idam edilenden çok bu kararı verenlere büyük sorumluluklar yüklemektedir. Dünya çapında tarihe bakıldığında idam cezaları vahim sonuçlara yol açmıştır. En önemlisi de zihinlerde verilen cezanın büyüklüğü karşısında işlenen suç önemini kaybetmiştir. Topluma sorulduğu zaman kişilere yüklenen cezaların ağırlığından şikâyet etmişlerdir. Ve suçları sorulduğu zaman ise üstün körü cevaplar verilmiştir. Toplum neticenin ağırlığıyla ezilmiştir. Ölümler yerine ömür boyu hapislerde olmasını istemişlerdir. Bu istatistiklerle de doğrulanmıştır. Bu dönemde kadın cinayetlerinin ve çocuk istismarının yükseldiği bu dönemde idam cezasını dillendiren herkes bunun sonuçlarının ne olduğu konusunda bir bilgi sahibiler mi? Yoksa doğuracak vahim sonuçların ağırlığını gelişmeye çalışan ülkelerine mi kesecekler? Bunun faturasını hep beraber ödeyeceğimizin farkındalar mı?
Evet olan olayların varlığı bile korkunçken dillendiren, maruz kalan kişiler sizce idam cezasının varlığını bile bile konuşabilecekler mi? Şimdi bile ailelerin, toplumun, şartların baskısı altında ezilirken o şartlardaki piskolojik etkenlerin zorluğu şimdikinden çok daha çetin olacaktır. Geçmiş ve şimdiyi karşılaştırma yaparsak geçmişten daha iyi durumdayız. Çünkü kimin ne diyeceğiyle susmayı değil, geleceği için konuşmayı tercih ediyorlar. Bu bizim gibi homojen toplumlar için çok kıymetli.
Halı altına süpürüp görmezden gelmek istemeyen bir toplum var. Geçmişteki reel rakamlar şimdikinden çok daha vahim. Susturulan bir toplumun izleri daha belirgin. Ülkemizde idamların yapıldığı yıllarda yapılan uygulamanın yanlışlığında şikâyet eden toplum öfkeyle tekrardan idam cezasını geri getirilmesini istemektedir. Evlatlarımızı “ bir sağdan bir soldan” diyerek ipe götürüldüklerini unutmayın lütfen! Tekrardan aynı şekilde yaptırımlar olmaması için idamı isterken oluşturacağı vahim sonuçları düşünün!
Demokratik ülkelerde bu tür yasalar tartışmaya açılmamalı ve hatta konuşulmamalı bile! İdam yerine hukuk devletine, verilen cezaların adaletli olmasına, cezaların uygulanması için titiz davranılmasına dikkat edilmelidir. Rahabilatilasyon merkezleri kurulmalı ve buna maruz kalanlar, sanıklar iyileştirilmeli.
Gelişen Türkiye’nin daha ileriye taşınmasının geçmişe dönmek değil ileriye dönük atılımlar yapmaktan geçecektir. Güzel günlerin varlığı ancak inanıp çalışmaktan geçtiği bilinmektedir. İnanıp, çalışmanın istenilen şeylere ulaşmanın mümkünlüğü bilim tarafından da kabul görmüştür.
Ben inanıyorum ki; dini, dili, ırkı, mezhebi fark etmeksizin hep beraber halaylar çekeceğimiz, sofralara oturacağımız, türküler söyleyeceğimiz, çocukların korkmadan sokaklarda oynayacağı, kadınların arkalarına bakmadan yürüyeceği günler gelecek. Sonuçta hala doğan çocuklar, yeşeren topraklar var. Hiroşima bile filiz verdiyse biz insanlık için geç değil! Yeter ki barışla, umutla, adaletle kalın.. Şiddetsiz bir yaşamda buluşmak dileğiyle..