KAF DAĞINDAKİ ZÜMRÜD-Ü ANKA VE GÜL
İranlıların Simurg diye adlandırdığı Zümrüd-ü Anka kuşu hayali bir karakter olarak kitaplarda yerini almış bulunuyor. Kaf Dağının gizemine ve heybetine sığınıp saltanatını tüm insanlığa sergilemiş, Zümrüd-ü Anka. Çeşitli şekillere girerek yüceliğini, azametini ve bilgeliğini ileri sürmüş.
Anka Kuşu güzelliği ve haşmetiyle o kadar övünür hale geldi ki gülün güzelliğini yıllarca fark etmedi. Kuşun kibrine karşılık gülün mütevazı bir hali vardı. Mütevazı olan varlığının ispatı için çalışmaz. Var olduğu için şükreder. Kibre bürünmüş bir beden ise sürekli bir beğenilme arzusu peşindedir. Kuşun ve gülün varlığı bir savaş durumu teşkil etmese de biz insanlar bu durumun farkındayız.
Havanın kuşlara sunduğu hürriyetin alasını yaşayan bir kuştu, Zümrüd-ü Anka. Öyle ki yüksekte olmanın verdiği gururu yaşayan bu kuş, hiçbir zaman yerdekilerin farkına varamayacaktı. Mesafe olarak gökyüzüne doğru çıkıldığında yükseklik kavramı anlam bulmaktadır. Fakat özünde yüksek olmanın alçak gönüllerde gizlendiğini hiçbir zaman anlamayacaktı, Anka Kuşu. Yüksekte olan daha da yükseklere namzet olmayı seçer. Zahiren alçakta bulunan veya yeryüzüne yakın yaşayan ise çoğu zaman mütevazi olmayı ister.
Hava özü itibariyle yükseklere meyillidir. Balonun içindeki hava, balona yükseklik kazandırmak için ona kolaylık sağlamaktadır. Davulun içindeki hava veya gaz daha iyi ses çıkarmasına yardımcı olmaktadır. Topa vurduğumuzda yükseklere veya uzaklara gitmesini kolaylaştıran ise içine sıkıştırılmış havadır. Hava; nesneler üzerinde kendini belli etme, ortaya çıkarma ve tanıtma eyleminde bulunurken, insanda havasından geçilemeyen bir kibir abidesi olarak karşımıza çıkarabilmektedir.
Gülün toprağa olan sevdası kibir ile arasına mesafe koymasına vesile olmuştur. Toprak, görünüşte yere dost ve alçak olan mesafeye yakın dursa da, bakıp da görmeyi bilenler için hep yüksekte olmayı düşündürmüştür. Gül kökleri itibariyle toprağa bağlı olsa da gökyüzündeki uçan kuşu çoğu zaman fark etmeyi başarmıştır. Toprağa kök salmış olanlar insanoğluna mütevazi duruşuyla her zaman bir nimet olarak kendini sunmuştur. Şükrünü eda etmenin mutluluğunu yaşamıştır. İnsanoğlunun vücudunda kendine bir yer edinmiş. Onunla hem dem olup yok olurken, insanın kendisi olarak muhteşem bir surette var olmayı her zaman başarmıştır.
Kendini Anka Kuşu gibi görüp yükseklere meyilli, malayani insanların mevcudiyeti fark ediliyor artık. Vücuduyla önderlik yapmaya çalışanlar, bildikleri az bir malumat sayesinde insanlara üstünlük kuranlar, kısaca kanatsız uçmaya çalışanlar türedi, her tarafta. Arkadaşıyla kaldırımda yürürken hep bir adım önde olmaya çalışan, böylece ezilmiş ruhunu şad etmeye gayret edip başaramayan yalnızlar ordusu var, karşımızda. Sözleriyle en yakın arkadaş dediği insana tahakküm etmeye çalışan, böylece haklılığını ve üstünlüğünü kanıtlama çabası güden demagoji ustaları etrafımızda cirit atıp duruyor.
Hakikati halka gönülden ileten, sözün ustası olan nevi şahsına münhasır, mütevazi insanların mütemadiyen hayatımızın merkezinde olması dileğiyle..