Konuşma Üzerine
Konuşmak, bazen tek başımıza bazen karşılıklı yaptığımız bir eylemdir. Çoğu zaman diğer insanların içinde olduğu ve karşılıklı etkileşimin yaşandığı bir durumdur. İnsanlar konuşma eylemini daha çok iletişime geçmek, anlaşmak, fikir birliğine varmak amacı ile kullanır. Ayrıca konuşma eylemi bir konuşmacı tarafından (bu bir politikacı, seminer veren şair veya yazar, fikir adamı, imam, öğretmen, vaiz vs. olabilir) yapılıyorsa daha çok bir kitleye belli bir konu üzerinden hitap ediliyor demektir.
Konuşma sayesinde, karşı tarafı iyi dinlemişsek, muhatabımızı kısa sürede tanıyabiliriz. Bu tanıma, konuşma sırasında onun vereceği küçük tepkilerden ve konuşmasının düzeyinden öteye fazla bir bilgi vermez. Hemen sevinmeye gerek yok. Dinleme eylemi, konuşmada etkili olan ve kendimizi ifade etme adına yapılacak en önemli faaliyettir. İyi dinleyebilirseniz muhatabınızı konuştukları ile bertaraf edebilirsiniz. Ama sakin olun. Amacımız bu olmamalı. Dinlemedeki amacımız, ilk olarak karşı tarafı anlamak ve konuşulan mesele ile ilgili bir çözüm yolu bulmaya çalışmaktır.
Konuşmada her iki tarafın niyeti her zaman aynı değildir. Konuşanlardan biri konuştuğu meseleyi karşı tarafa aktarma amacı güderken diğeri sadece savunma amaçlı cevap vermek niyetinde olabilir. Eğer konuşanlar samimiyet açısından birbirilerine yakın iseler, konuşma daha çok karşı tarafa faydalı olma havasında geçebilir. Daha önceden hiç tanışmamış iki insanın ilk konuşmaları karşı tarafın niyetini anlamaya yönelik olacaktır. Her iki taraf da genel olarak birbirlerine tedirgin yaklaşacak ve konuşmanın akışına göre bir ileri ve bir geri adım atacaklardır.
Konuşabilirsek, üzerinde problem yaşadığımız birçok meseleyi çözüme kavuşturabiliriz. Konuşma eylemi beyinde başlayıp ağızda kendini gösterir. Konuşulacak şey beyinde iyi düşünülmüş ise ağızdan çıkanlar bir sesten öte bir nağme durumuna gelebilir. Fakat konuşmayı sadece sesin verdiği bir güç olarak kullanırsak ve karşı tarafa sesimizin şiddeti ile cevap verme eğiliminde isek gürültü kalabalığı ve kirliliği yapıyoruz demektir. Bazen ağzımızdan sesler çıkıyor, fakat ben buna konuşma diyemem. Çünkü muhatabınız siz ne derseniz deyin önceden size söylemek istediklerini kabul ettirme amacındadır. Yani sizin ne söylediğinizin aslında çok da bir önemi yok. Sizi, insana ait olan, fakat içinde samimiyeti bile barındırmayan, iki kulağın fiziksel olarak açık olma haliyle dinlerler. Anlamaya çalışmazlar.
Peki konuşmanın günlük hayatta insanlar arasında bize biçtiği bir değer var mıdır? Değerimiz konuştuklarımız ölçüsünde midir? Konuştuklarımız, bizi diğer insanlara anlatma adına ne kadar ölçülü?
Konuşma esnasında seçtiğimiz kelimeler ve cümleler sayesinde konuştuklarımız, bireye ve kitleye bir değer katar. Veya kendilerini sayenizde değersiz hissederler. Çünkü bu değersizlik hissi, aslında konuşmamızın seviyesiyle seçtiğimiz kelimeler ölçüsünde kendini ortaya koyuyor. Kısacası farkında olmasak da çoğu zaman değerimiz, sözlerimiz sayesinde endamıyla karşımıza çıkıyor. Aynaya bakıp da endamımızı göremiyorsak ya aynada problem vardır, ya da aynaya bakıp da göremeyen gözlerimizde. Konuşma, bizim güven duygumuzun tutarlılığını da ortaya çıkarır. Konuştuklarımız, özellikle kulaklarını etkili kullanabilen ve hafızası güçlü olan insanlar tarafından bir sınava tabi tutuluyor. Bu sınavdan her ne kadar haberimiz olmasa da bize bir not veriliyor. Notumuz tabi ki o insan veya hitap ettiğimiz kitle tarafından veriliyor bize.
Konuştuklarımızı ifade etme ve bunlarla alakalı samimiyetimiz veya konuşmamıza olan güvenimiz konuşma sırasında tezahür eder. Örneğin; bir öğrenci ile alakalı bir problem konuşulacak. Asıl amaç, öğrencinin tespit edilen problemine yönelik konuşma olmalıdır. Probleme dair çözümler üretmek ve konuşmalarımızı bu yönde problemin dayanak noktası haline getirmeliyiz. Bunu yaparsak etkili ve tutarlı bir problem tespiti yapmış oluruz. Ayrıca çözüme daha kolay ulaşırız. Fakat, duygularımıza yenik düşüp, problemi kabullenmeye çalışmaktan ve çözüme kavuşmaktan öte öğrencimizi haklı çıkarma çabasına girersek, çatışma ortaya çıkar.
Konuşmayı günlük hayatımızdaki problem meseleleri çözme adına kullanacaksak bazı noktalara dikkat etmemiz gerekir. Konu dışına çıkmadan, konudan konuya atlamadan fikrimizi beyan etmeliyiz. Konu ile alakalı genellemelerde bulunmaktan, zaten hep böyle oluyor, tarzındaki konuşmalardan vazgeçmeliyiz. Her mesele bir bireyi veya birkaç bireyi ilgilendirir. Daha önceden yaptığı hatalar, şu an için üzerinde konuşulan mesele ile karıştırılmamalıdır. Her problemi veya bireyi kendine özgü değerlendirmeliyiz.
Bir probleme dair fikirlerimizi söylerken konudan konuya atlıyorsak bu bizim aslında o konu ile alakalı savunmasız kaldığımızı ve haksızlığımızı da belirtmez mi? Bu şekilde yapan insanların ya konuşma kabiliyeti zayıftır, ya işine geldiği gibi konuşuyordur ya da problemi çözebilecek yeterliliğe sahip değildir. Bu şekilde hareket eden insanlar karşı tarafta güvensizlik ve tutarsızlık hissi uyandırır. Ya da aslında kişinin bencil duygularından vazgeçemediğini ortaya koymaktadır.