Çirkinleşmemek, aslında bir duruş meselesidir.
Bir insanın, başkalarının kötü sözlerine, aşağılamalarına veya haksızlıklarına karşı aynı şekilde karşılık vermemesi, ona olan saygının ve olgunluğunun bir göstergesidir.
Çirkinlik Oldukça derin ve anlamlı bir konu: İnsanların dış dünyadaki olumsuzluklar ve çirkinliklere karşı nasıl bir tutum geliştirmeleri gerektiği, hem içsel huzurlarını hem de ruhsal değerlerini korumaları adına önemli. Çirkinleşmemek, sadece başkalarına karşı değil, aynı zamanda kendimize karşı da bir duruşu simgeliyor. İnsan, olumsuz duygulardan, öfkeden ve nefretten uzak durarak içindeki güzellikleri dışa yansıtabilir.
Bu yazımda, çirkinliğin sadece dışsal bir özellik olmadığını, insanın iç dünyasında nasıl bir etki yarattığını da anlatmaya çalıştım, Çirkinlik, ne kadar yakından temas edilirse, insanın ruhunu kirletir. Bu yüzden, çirkinliği uzak tutarak hem kendi manevi dünyamızı hem de çevremizle olan ilişkilerimizi daha sağlıklı hale getirebiliriz.
Bununla birlikte, "çirkinleşmemek" bir tür içsel direnç gerektiriyor. Her durumda sakin kalabilmek, olgunlaşmak, öfke ve negatif duygulardan kaçınmak bir güç ve erdem gösterisidir. İçsel huzuru, güzellikleri ve saygıyı koruyabilmek, yalnızca bireysel bir zafer değil, çevremize de olumlu etkiler yaratır.
Çirkin, genellikle kötü, aşağılık ve pespayelikle ilişkilendirilir. Bu tür davranışlar, insanın iç güzelliğiyle çelişir. Çünkü iç güzellik, kibirden, kin ve nefret gibi negatif duygulardan uzak durmayı gerektirir. Çirkinlik ise bu duyguları besler, onları kuvvetlendirir. Çirkinliğe karşı durmak, kendisini korumak isteyen bir insanın bilinçli bir tercihi olmalıdır. Bu, insanın içinde taşıdığı tüm olumlu değerleri dışarıya yansıtmaktır. Çirkinlik, ne kadar yakın bir mesafeye getirilirse, insanın ruhu o kadar kirlenir ve bu kirlenme, sadece kişiye değil, çevresine de yansır.