Her şey mümkündür. Gerçeklik, sen ona nasıl baktıysan öyle olur. Karanlığı seçersen gece uzar; ama ışığı hatırlarsan, sabah çoktan başlamıştır.
Bir anda karardı gökyüzü, sanki evren kendi içine çöktü. İçim sıkıştı; nefesim bile bir belirsizlikte asılı kaldı. Ama içten içe bildiğim bir hakikat vardı: Bu karanlık, sadece bir ihtimaldi. Tıpkı kuantum parçacıkları gibi; her şey olasılıktı. Ve ben, hangi duyguma odaklanırsam — onu gerçek yapacaktım. O an karar verdim… Güneşi hatırlamaya. Çünkü bazen ışık, görünmese bile oradadır. Tıpkı umut gibi… tıpkı içimizdeki yaratıcı enerji gibi.
Bir anda gökyüzü karardı. Az önce parıldayan güneşin yerini, koyu gri bulutlar aldı. İçimde tuhaf bir sıkışma, sebepsiz bir daralma hissettim. Sanki sadece hava değil, iç dünyam da kapanmıştı. Nefes almak zorlaştı, düşünceler ağırlaştı. O an anladım ki, bazen insanın içi de gökyüzü gibidir; bir anda kararabilir.
Ama yine de... içimde bir yerde güneşin varlığını hep hissettim. O kalın bulutların ardında hâlâ parıldadığını, orada bir yerlerde beni beklediğini bildim. Her karanlık, aydınlığa gebedir derler ya… Gerçekten de öyle. Ne kadar uzun sürerse sürsün, fırtına bir gün diner. Ve ardından, güneş eskisinden daha parlak doğar.
Karanlıklar bir sınavdır belki. Ama her sınav, bir aydınlığın kapısını aralar. Ve ben biliyorum ki, içim ne kadar daralırsa daralsın, kalbimde sakladığım o küçük ışık asla sönmeyecek.