Hayatın içinden geçen her insanın ortak bir hayali vardır. "Kendi istediği gibi bir hayat yaşamak. Ne var ki çoğu zaman gerçekler hayallerle örtüşmez.
Dışarıdan bakıldığında birçok yaşam, huzurun ve mutluluğun resmi gibi görünür. Oysa yakından bakınca tablo dağılır. İşte bu yüzden diyorum..Sen bakma kuşların havasına Onlar keyfinden uçmuyor, yaşamak için çırpınıyor.
Bir sabah pencereden bakarken gökyüzünde süzülen bir kuş görürsün Hafifçe kanat çırpar, sonra rüzgârı arkasına alarak süzülür. "Ne güzel hayat," dersin içinden. "Ne özgür, ne tasasız..." Ama bilmezsin ki o kuşun gökyüzünde süzülmesi, hayatta kalma mücadelesinin bir parçasıdır. Karnı açtır belki
Bir ağacın dalında sığınacak yer arıyordur. Soğuktan kaçıyordur, bir yırtıcıdan saklanıyordur. Sen onun uçuşunu bir dans gibi görürsün; o ise belki son enerjisiyle kanat çırpıyordur.
İnsanlar da öyledir. Gördüğümüz hayatlar, çoğu zaman vitrinlerden ibarettir.
Sosyal medyada mutlu aile fotoğrafları, başarı dolu kariyer hikâyeleri, keyifli tatil kareleri... Bunların her biri, görünmesini istenen gerçekliğin sadece bir parçasıdır.
Perde arkasında borçlar, kaygılar, geçmiş travmalar, bastırılmış hayaller vardır. Yani kimse tam olarak istediği hayatı yaşamıyor; herkes kendi şartlarında bir "tutunma mücadelesi" veriyor.
Bugün şehirlerde yaşayan milyonlarca insan, sabah trafiğinde, plazalarda, atölyelerde, tarlalarda, ekran başında ya da tezgâh arkasında hep aynı gayeyle çırpınıyor: Yaşamak.
Kimisi kirasını ödeyebilmek için, kimisi çocuğuna daha iyi bir gelecek bırakmak için, kimisi sadece biraz olsun "değerli" hissedebilmek için. Tüm bu çaba, "yaşıyor" gibi görünmekten öte, aslında hayatta kalmakla ilgili.
Ancak bu gerçeklik, karamsarlığa düşmek için bir sebep değil.
Aksine, daha sahici bir empati kurmamız için bir fırsat. Çünkü birinin yüzünde gülümseme varsa, onun derdi yok anlamına gelmez. Sessiz kalan biri mutsuz değildir.oysaki hayata karşı yorulmuş olabilir.
Başarı gösteren biri kibirli değil; sadece içindeki boşluğu başka türlü dolduramıyordur belki.
Bu yüzden birbirimize karşı daha yumuşak, daha anlayışlı olmalıyız. Herkesin kendi "gökyüzü"nde çırpındığını unutmamalıyız. Ve her kuşun, her insanın, her hayatın ayrı bir hikâyesi olduğunu kabul etmeliyiz. Unutma, kuşlar keyfinden değil, yaşamın zorunluluğundan uçar. Ve bazen, en yüksekte uçanlar en çok yara almış olanlardır.
Yaşam dediğimiz şey, dışarıdan göründüğü gibi basit ya da pürüzsüz değil. Gerçek huzur, başkalarının hayatlarını kıyaslamaktan vazgeçtiğimizde başlıyor. Herkesin kendi içinde verdiği mücadeleyi anlamak, belki de daha insanca bir dünyaya açılan kapıdır.