Belki de şimdi kalemi elime alsam sayfalarca yazacağım.
Neye dair, kime dair olduğunu bilmeden, karalayacağım işte.
Belki de adımımı sokağa atsam caddelerce koşacağım.
Neyi aradığımı, kimi aradığımı bilmeden, bakacağım işte.
Ne kadar bakarsak bakalım gökyüzüne, hiçbirimiz aynı şeyi göremeyeceğiz.
Kimisi zaten hiç bir şeyi göremiyorken.
Ne kadar dönersek dönelim sırtımızı, hiçbirimiz sırt sırta vermeyeceğiz.
Kimisi bıçaklarını eksik etmiyorken.
Damla damla akan dostlukların sele dönüşmesinden,
Gerçeklikten uzak kırgınlıkların bahanelere yer vermesine.
Bulutların ardından kendini gösteren güneşin,
Açmadan önce kendine muhtaç edecek kadar ıslanmana izin vermesine.
Hayat belkilerden, keşkelerden, gibilerden ibaret.
Belki bir gün bunların hiçbirine gerek kalmayacak sabret.
Sabret desem de cümle belki ile başlıyor, al sana nefret.
Sevilmemiş insanlarız biz neyimize cesaret edip sevmek.
Tanıdığını sandığın insanları gerçekten tanımaya başladığın zaman anlıyorsun kendine ne kadar yabancı olduğunu.
Hep kendinden verirsin karşındakine ve o tamamen sen olur.
Kendin gibi bilirsin onu ama sonra bir bakmışsın ki sende ne sen kalmışsın, ne de onda sana dair bir şey.
Ve hep kendinden verirsin karşındakine, onun tamamen sen olacağını sanarak.
Kaçınılmaz hataların imkânsız sebepleri.
(İnkisar: Kırgınlık, Hayal Kırıklığı)