Uzağım…
Uzağım artık, göğe yerin dibi, sana aşk kadar.
Kimse bilemez ki, alev düştü mü kalbe kor olur yakar.
Aşkta öğrenirsin 2’den 1 çıkınca 0 kaldığını,
Bir heves uğruna ne canların yandığını…
Alevin, gidende değil de kalanda harlandığını.
Bilemez ki insan ölümden önce son kez nasıl aldandığını.
Cevabını öğrenmek istemeyeceğin hiçbir şeyi getirmezsin dile, dökmezsin kağıda.
Zaten cevabını verir kalem, mürekkebin son damlasında.
Sabrın sonu selamet.
Keşke sabrım sen olsaydın da sonum sana emanet.
Sana bir şey olursa derdim kopar kıyamet.
Şimdi ne kıyamet kopar, ne de olur felaket.
Bırak hayatın dramını da iki kelam laf et.
Sen gündüzsün, açarsın erkenden. Aydınlatırsın dünyasını, kıramadıklarının.
Ben geceyim, açamam içime kapanmışken, tek sebebimken kırgınlıklarımın.
Sen cümlesin, her şeyi baştan sonra anlatırsın yalan.
Ben heceyim, her mısrada seni tekrar tekrar yazan.
Sen gidersin, dönmezsin geri başka koldan.
Ben gidemem, dönemem sonu sen olmayan yoldan.
Sen gülersin, umrunda olmaz gidişlerin.
Ben gülemem, karşımda değilken gülüşlerin.
Yokum…
Yokum artık, Ankara'da ki deniz, sende ki ben gibi!