Duygularımız, inançlarımız, fikirlerimiz, hayallerimiz açığa çıkmanın bin bir yolunu bulur da, onların ahenkle, canlılıkla, özgünlükle dışa vurum yolu sadece edebiyattan geçer. Söylediklerimizin hoş bir edası olmalı, bir duruşu, tarzı olmalı. Bir çöl sıcağında serin hissettirmeli okuduklarımız, bir can suyu olmalı topraklarımıza, hayat şartlarında. Tatlı mutluluğumuzu daha da tatlandırmalı, bir ölümün acı yasını tutturmalı. Sevdirmeli bazen, bazen de nefret ettirmeli birinden, bir şeylerden ya da bir yerden. Edebiyat yaparak değil, samimiyetle yazarak okutarak...
Okuduğumuz bir makalenin içinde kendimizi, bir roman sayfasında aşkı bulduran; şiirlerle gönlümüzde çiçekler açtıran, yüreğimizin kara kışlarına güneşleri doğduran mucizedir edebiyat...
Sadece kendine has olan bir yazın dili değil ; ihtiyaçtır edebiyat. Ruhun doyumudur. O olmadan yaşadıklarımız rengini yitirir. Özgün üsluplar, bir şiirin ahengi, bir cümlenin gizemi olmadan dağdan taştan farksız olur ağızdan dökülenler. Edebiyat bir düşündürme sanatıdır aynı zamanda. Sizi zihninizden yakalar ve sürükler koca bir anlam denizine. Edebiyat bir nakşediliştir. Bir ressamın gözüyle ve gönlüyle can verdiği, anlamlandırdığı parçalardan yola çıkılarak söylenebilir ki edebiyat tamamen bir resmetme sanatıdır. Sözün aksedilişinde bu eşsiz sanat olmalıdır. Ülkelere, şehirlere, zamana ve tabi ki insana göre şekillenen bir dünyadır edebiyat... Her coğrafyada bir başka renk...
Sözcükler siyah - beyaz kalmamalı ...
Başak hocam tek kelimeyle süper.Emeginize yüreğinize sağlık.
Çok çok teşekkür ederim beğeniniz benim için çok değerli