Bir insan hangi duygularından zor durumda bırakıldıysa onun üzerinde yoğunlaşır. Yazmayı zaten çok seven biriyim yıllardır bu böyle. Ve fark ettim ki yazdığım yazıların çoğu sevgi üzerine. Anladım ki sevgiden mahrum bırakılmış, sevgisiz kalmışım. Bu yüzden her yazdığım yazı farklı ama konusu aynı. Konusu sevgi. Yine yazabilirim ve hatta yazacam bundan da eminim hiç bıkmadan aynı konuyu içeren yüzlerce yazı yazabilirim. Mutluluğum yarım kaldı, hevesim yarım kaldı, hayallerim yine aynı şekilde, hiç bitmeyen bir sevgim vardı onu da bitirecekler, o da yarım kalacak diye çok korkuyorum. Hani bu senin sevgin nasıl başkası bitirebilir demeyin, mutlulukta benim mutluluğum, heveste benim hevesim, hayallerde benim hayallerimdi ama ne oldu hepsi yarım kaldı, sadece bunlar yarım kalmadı, ben yarım kaldım. Bundan sonra tamamlanır mıyım, diğer yarım beni tamamlar mı, bilmiyorum. Belki de böyle yarım kalacam, bir süre sonra bu yarım halim bile bana fazla gelecek, kendimi çekecek halim kalmayacak, gücüm yetmeyecek hiçbir şeye. Aslında her insan yarımdır, doğar büyür bunun farkına varmaz bir süre ama bir süre sonra birini sever o zaman anlar yarım olduğunu çünkü kurduğu hayallerle fark eder bunu. Onun olduğu hayaller kurar ve tek başına gerçekleştiremeyeceği için ona ihtiyaç duyar ve o zaman anlar yarım olduğunu. Hepimiz birer yarımız, yarım saydıklarımız yanımızda olduğu zaman yaşayacağız yarınlarımızı, yarımlarımız ile nice yarınlara. Yarı kalmıyoruz, bırakılıyoruz. Kalan değildir susan, gidendir susturan. Ve biz her zaman susan taraf olarak yarım kalacağız. Ve bunun adını da yarı suskun koyacağız. Ne zaman ki yarımız tamamlanır o zaman suskunluğumuzu bozarız. Eğer yarımız tamamlanmaz ise yaramız açılır, yarım kaldığımız yetmezmiş gibi bir de yaralı kalırız.