Ülkemiz doğal afetlerin çokça gerçekleştiği bir coğrafyada yer alıyor. Her güzelin bir kusuru vardır hesabı ülkemizin de sayılamayacak kadar güzelliğinin yanında bu şekilde afetler de bulunduğumuz coğrafyanın kusuru oluyor. Kusur olmasının nedeni bu afetlerin sonucu olarak canlarımızın yitip gitmesi. Bunda hiç şüphesiz ihmallerin büyük payı var. Fakat afetlerin olduğu coğrafyada yaşamamız safi kötülük de içermiyor hiç şüphesiz. Sonuç olarak bu doğal afetlerin meydana geldiği alanlardaki kaynaklar da ülkece yararlandığımız unsurlardan birkaçı.
*
Biz afet kısmıyla ilgilenecek olursak ve başlığa uygun içeriğe gelirsek; ne zaman bir yerde bir afet meydana gelse hemen fırsatçılık ve kötü niyet ortaya çıkıyor ne yazık ki. Depremin olduğu yerlerde kira ve ev fiyatlarının ilginç şekilde artması, suyun olmadığı yerlerde su fiyatlarının absürt şekilde artması, daha doğru tabirle fırsat bilip daha çok kazanma aşkı demek daha doğru, dinimizin hangi öğretisiyle uyum sağlayacak. ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ sözünden ne ara ‘ komşusu muhtaç durumdayken fiyatları arttıran’ konumuna geldik. Bunun sadece Müslümanlıkla değil hangi dinle bir ilgi alakası var. Muhtaç durumda olan insanlardan koparmaya çalıştığınız üç beş kuruşun size fayda sağlayacağını gerçekten düşünüyor musunuz ?
*
Depremden sonra hemen insanların çıkıp yiten canlar üzerinden beyanları gerçekten çok acı verici. Kaldı bu yaşadığımız afetler din, ırk, düşünce, görüş, mezhep seçmiyor. Bu şekilde düşünmek ve bunları dile getirmek bizim inancınızı imanımızı güçlendiriyor mu yoksa zayıflatıyor mu? Bunu hiç düşünüyor muyuz ? Her durumda işi kötüye yoranlar şunu da düşünüyor mu acaba:
*
‘Derdin büyüklüğü günahın büyüklüğüne delalet etmez, affın büyüklüğüne delalet eder.’