Birini seversin. Hem de herseyden cok seversin. Dersin ki “tamam işte bu o, bu benim sonumdur” ama o hiç de senin düşündüğün gibi olmaz. İlk başta her şey çok güzeldir. Bütün insanlar size çok güzel bakarlar. Hatta size “ ne kadar da mutlusunuz” derler. Ama aradan haftalar, aylar geçer. Bu sefer durum şuna döner o insanlar açısından “ baksana ya bizim gözümüze bakarak ne kadar da mutlu oluyorlar nispet yapar gibi” derler. Daha sonra sizin de kendileri gibi olmanızı isterler. Ve bunun için çalışmalara başlarlar. işte o an önemli olan sizin ya da yanınızdaki insanın onlara inat daha da mutlu olmanızdır. Ama hiçbir zaman işler böyle yürümez nedense. “Aşkım eskisi gibi değiliz” ile başlar olacak olanlar. Tabi siz, sizin açınızdan var olan AŞKı kurtarmaya çalışırsınız. Karşınızdaki insanda soru işaretleri gitmez fakat. Ya da gitmesini istemez yerine yenilerini ekleyerek çoğaltır. Hatta yeni sorular eklemekle kalmaz yeni insanlar eklemeye başlar. Sizin için kötü olduğu tartışılmasız olan bir insandır bu. Ve siz onun sevdiğinize nasıl baktığını bilirsiniz; hatta sevdiğiniz de bilir fakat inkar eder. Gelip geçici mutluluklar aramanın yollarını çabucak bulmuştur ve o yollardan gitmek ona daha cazip gelmiştir. Fakat gittiği yolun yol olmadığını ne kadar anlatsanız ona boştur. Sonra karşınıza geçer ve başlar yığınla yalan söylemeye. Kendine inanmanızı bekler. Ama gemi kalkmıştır çoktan. Onca şeyi elinin tersiyle itip gitmiştir sevdiğiniz.
Ardından siz hüznün en yakın dostu olmuşsunuz. Ama aynaya baktığınızda “bu ben miyim ? bunun için mi üzülüyorum ? “ dersiniz. Ve öyledir de elin kulu gelip sizin hayatınızı bozup gitmiştir. İşte her şeyden daha fazla önemli olan da budur. Sizin her şeyden çok değer verip hayatınızda belli yere koyduğunuz insanın aynı fiili sizin için uygulayamamış olması insanın canını acıtır. Bellidir ki siz onun hayatında gelip geçicisiniz. Bu en başından bellidir fakat sizi çeşitli laflarla kandırmayı başarmıştır. Gerekirse cazibesini kullanmıştır. Ve emeline ulaşmıştır. Belli zevkleri tattıktan sonra şu mısralar gelmiştir bekli de aklına “ artık demir almak günü gelmişse zamandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan” . Artık başka denizlere yol almak istemiştir. Başka ellerde, başka tenlerde mutlu olmak istemiştir. Kendini başka kollara atarak başka şeyler yaşamak istemiştir. Çünkü ciddilik onun hayatına girmemiş bir kelimedir. Bu yüzden yaptıkları doğrudur.
Aradan aylar geçer ve bir laf, bir anı o kişiyi düşürür aklına. Bu sefer aklında şu sorular olur “ acaba benim için yaptıklarını başkalarına da yaptımı ?” diye. Aklına takılı kalır bu soru. “Bana söylediği yalanları başkalarına da sıralıyor mudur acaba” diye. Ama yalan olduğunu bildiğin için aklına takmaya ve düşünmeye gerek olmadığını anlarsın er ya da geç…
İşin en başına baktığımızda her şey sadece 2 kelime 13 harfle “Seni Seviyorum” cümlesiyle başlar. Aslında “iki kişilik bir devrimdir aşk”. Her şeyi yıkmaktır. Bütün doğruların bir anda kaybolmasıdır. Bütün tabuların yıkılıp her şeyin yeniden inşa edilmesidir aşk. Artık o andan itibaren doğru olan şey onu mutlu edendir. Onu mutlu etmenin yollarını aramaya başlarsın. Yüzündeki tebessüm senin için her şeyden önemlidir artık. Her şeyin en iyisinin onun olmasını istersin. En iyinin, en güzelin, mutluluğun, tebessümün kısaca her şeyin en iyisinin onun olmasını istersin. İstersin istersin bitmez bu istekler. Ama işte o an geldikten sonra sen sadece istersin, yaparsın ama asıl alması gereken onları istemez. Ve böylelikle işler tersine dönmeye başlar.
Değişik bir duygudur aşk. Her insanın kesinlikle yaşaması gereken bir duygudur. (Tabi bunun karşılıklı yaşanmışı daha makbûldur). Duyguların doruk noktasına ulaşmalıdır. Ve bu duyguları yaşadıktan sonra artık tabiri doğruysa dünyaya bakış açın dahi değişir. Artık her gün gördüğün eşyalara dahi başka bir gözle bakmaya başlarsın. Her şeyde bir anlam aramaya başlarsın ve bu aradıklarını da kağıda dökmek istersin. Bazı geceler yatağında uzanırken aklına takılır bir şey. Ve sonrası da gelir ve bunlar bir roman olur belki de. İşte böyledir aşk. Dedikleri gibi “ insan severse aşık, severek ayrılırsa şair olur” çok doğru bir sözdür.
İşte insan bunları yaşar ve biter bazı durumlarda kendisi istemese de. Ama artık yapacak bir şey yoktur. Elden bir şey gelmez artık bu saatten sonra giden gitmiştir. Gemi yol almıştır. Yolcularsa arkalarına dahi bakmamışlardır. Hayat ona bazı şeyleri gösterdiğinde pişman olacaktır hiç şüphesiz ama artık çok geç olacaktır. Siz seversiniz hala “ geri dönsün, her şeye rağmen gel seni istiyorum” dersin. Ama bu noktada GURUR girer devreye. İnsanı aklıyla kalbi arasında karar vermeye mecbur bırakır. Kalbini seçemezsin nedense hiçbir zaman. Seçmeyi her şeyden çok istersin fakat yapmak da gelmez içinden. İşte bu noktada kaybeden sen değil karşındaki olmuştur. Çünkü gittiği yer doğru olmadığını anlamıştır ve pişman olmuştur. O zaman dersin ona “ Ey sevdiğim! Ben sana olacakları en başta dediğimde yüzüme dahi bakmamıştın. Peki şimdi ne oldu yine döndün dolaştın geldin. Peki hangi yüzle geldin.” Ama en başta demiştik ya artık giden gitmiştir yapacak bir şey yoktur. Sen üstüne düşeni yaptın gerisini o yazıp o çizdi ve oynadı.
İşte böyle kimi zaman mutlulukların dorukları, kimi zaman hüzünlerin sonsuz dibi. İnsanın aklına bir iz bırakır. Unuturum dersin ama bazı şeyler vardır ki unutulmaz. Yatağa başını koyduğunda anlarsın unutamadığını. Kalbin bir değişik çarpar ama artık bir şeyi anlamışsındır. Ama hiç şüphesiz şu vardır hayatta
“HAYATTA KİMSE SENDEN ÖNEMLİ DEĞİLDİR”.
“HAYATTA KİMSE SENDEN ÖNEMLİ DEĞİLDİR”.