İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Hayatta kalabilmek için başkalarına ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç; bedensel, ruhsal, toplumsal ihtiyaçlardan doğar. Ancak zamanla artan egosu nedeniyle bütünün içindeki parça olduğuna dair hissini kaybetti ve bütünün tamamını sadece kendi çıkarları için kullanabileceğini düşünmeye başladı. Bugün geldiğimiz koşullara bakınca, bozulan doğa, insanlar arasındaki hastalıklı ilişki, ekonomik, toplumsal krizler, psikolojik rahatsızlıklar ve bağımlılıkların artış göstermesi, bozduğu dengenin sonuçlarının dışa vurmasıdır.
Bizler ayrı ayrı bireyler gibi görünsek bile birbirimize bağlıyız. Tıpkı ormanda ayrı ayrı görünen ağaçların köklerinin, toprağın altında birbiri ile bağlı olması, birbirine tutunması, birbirlerini beslemesi gibi sıkı bir bağ hem de.
Son zamanlarda küresel olarak yaşadığımız tüm sorunlar bizi bu bağa getirmek için doğa tarafından gönderilen küçük mesajlar. İnsanlık olarak buna karşı başlarda bir direnç gösterecek olsak bile, fazla dayanamayacağımızı doğanın kanunları ile göreceğiz. Eğilmez, bükülmez, herkes için eşit işleyen kanunlarının son zamanlarda üzerimizdeki işleyişine hep beraber şahit oluyoruz.
“Doğa ile uyum nedir? Biz bu uyumu nasıl yakalayacağız?” diye hepimiz kendimize sormalıyız. İnsanoğlu başta tek adamdı. Dili, dini, ırkı, rengi, mezhebi olmayan...
Sonra araya, ayrılık adına ne varsa koydu. Sınırlar çizdi, ırkları yüceltti, dilleri ile farklılaştırdı, dinlerinden dolayı ayırdı. Bunlarla üstünlük kurmaya çalıştı. Oysaki doğanın karşısında sahip olduğumuz bu nitelikler birer üstünlük değil, sadece birer zenginlik, birer çeşitliliktir.
Tüm bunların üzerine çıkarak yeniden kuracağımız bir bağa doğru itiliyoruz. Doğaya benzeyebildiğimiz kadar özgür olabileceğiz, doğaya benzediğimiz kadar mutlu ...
Dilek YALPA
Merdiven Düşünce Grubu