İçinde bulunduğumuz koşullar göz önünde bulundurulduğu taktirde herkesin içinden geçirdiği fakat farkında olmadığı veya kendinin üzerine çıkıp dile getirmeye cesaret edemediği bir takım düşünceler vardır. Buna mani başlıca iki sosyolojik durum ise inanç ve ideolojidir.
Biri sonraki hayat diğer dünyamızda mutluluğun temel iki metaforu gibi görünse de ortak noktaları egomuzun ürünleri olmalarıdır ki dünyamızda da harman olmuş durumda. İşte dile getirmeye cesaret edemediğimiz gerçek şudur ki bunların bizleri artık mutlu etmeye yetmediğidir. Niyetim kimsenin inancına veya dünyevi duruşuna saldırmak değil bilakis , bunların üzerine çıkacak düşünceye davet etmektir.
Peki nedir mutlu bir hayat sürmenin reçetesi? İşe egoist doğamızın bizleri ne kadar kötü bir hale getirdiğini ifşa ederek, sırf kendi mutluluğumuz için doğayı - çevremizi nasıl hiçe sayarak kullandığımızı görmeye başlayabiliriz. Bu durum içimize sinmiş hatta kokmaya başlamış olmasına rağmen , kalplerimizin körlüğü bunun farkına varmamıza engel oluyor. Tüm bunların farkına vardığımız vakit utançla arınmanın yollarına koşacağız. İşte o zaman bizi kapıda sevgi, merhamet ve erdemlilik karşılayacaktır. Bizleri özgür kılacak değerler bunlardır. Herkesin kendisini düşünmeyi bırakıp komşusunu, dostunu, gökyüzünü ve yeryüzünü düşündüğünü düşünsenize. İnsanın bundan başka yolu yok. Ya el ele verip doğa eşitliğinde sevgi koşuluna geleceğiz ya da egoist doğamızda boğularak kaybolup gideceğiz. Zor gibi görünse de imkansız değil. Haydi gelin ! Sarılalım yine , birlik içinde kardeşler olalım .
Sevgilerimle...
Merdiven Düşünce Grubu
Fatih Yalpa
çok güzel bir yazı takdir ediyorum.