Doğa sevgisi birçoğumuz için şey çiçek, böcek, ağaç , deniz ,hayvan sevgisinden ibaret. Doğaseverim dediğimizde ağaç dikmekten, hayvanları sevmekten, çevreyi temiz tutmaktan ötesi gelmiyor aklımıza.
Doğayı koruyacak kanunlar geliştiriyoruz. İklim krizine dikkat çekmeye çalışıyor, bununla ilgili olarak dünya çapında eylemler yapıyoruz. Tüm bunlara rağmen küresel ısınma, hayvan nesillerinin tükenmesi, buzulların erimesi , ozon tabakasının delinmesi gibi küresel birçok doğa olayının önüne geçemiyoruz. Burada gözden kaçırdığımız nokta şudur. İnsanoğlu olarak kendimizi doğanın bir parçası olarak görmüyoruz. Hatta çoğu zaman üstün zekamız sayesinde kendimizi onun üzerinde bir güç gibi kabul ediyoruz ve ona hükmedebileceğimizi düşünüyoruz.
Dediğim gibi doğa ağaçtan, çiçekten, böcekten, hayvan sevgisinden ibaret değildir. O kanunları net, kesin, eğilmez, bükülmez ve tüm güçlerin üstünde bir güçtür. Kendi içinde bir bütündür. Sistemin içindeki bozuklukları dengeye sokabilmek için kendi kanunlarını kullanır. İnsan ise bu sistemi sabote eden ,bozan tek parçadır.
Son yıllarda artan egosu ile doğadan daha fazlasını almak isteyen insanoğlunun yarattığı bozukluğu onarmak için doğanın kendi kanunlarını uyguladığına şahit oluyoruz. Bu nedenden dolayı seneler ilerledikçe doğal afetler, salgın hastalıklar, kıtlıklar, seller , depremler, yangınlar ,kuraklık artarak devam etmekte. Biz bunların başımıza neden geldiğini farketmediğimiz müddetçede artarak devam edecek.
Tüm bunları dengeye sokabilmek için doğayla uyum içinde yaşamayı öğrenmek zorundayız. Doğasever olmak yerine doğa gibi sevmek lazım. Zira insanoğlu sadece çıkarı ve menfaati olan şeyi sever. Ancak doğadaki sevgi anlayışı çok daha farklıdır. İçindeki her bir parça bütünün hayrı için çalışır. Asla kendi menfaatini düşünmez. Biraz gözlemlediğimizde onun mutlak sevgisinin muhteşem, kusursuz, tam ve bütünlük içinde işleyen bir sistem , bir güç olduğunu görürüz.
Doğa şimdilerde bize iki seçenek sunuyor. Ya onun gibi olarak , kendi faydamıza değilde toplumun , bütünün faydası için gönüllü bir değişimden geçeriz. Ya da o güçlerini kullanarak bizi bu değişime sancılı ve zor yollarla iter.
Doğa iplerini elimizde tuttuğumuz bir kukla değildir. Onu kendi arzularımıza göre yönlendiremeyiz. Asıl ona uyması, onunla uyumlu hareket etmesi gereken bizleriz. 2019 yılı doğanın bizi köklü bir değişime doğru ittiği bir dönemin başlangıcı oldu. Her şeye sahip olma arzumuzdan sonra oturup kendimize şunu sormalıyız. Tüm sahip olduğum bu şeylere gerçekten ihtiyacım var mı ? Belli bir zamana sıkıştırılan şu kısacık ömrümde peşinden koştuğum onca arzumu çıkartacak olursam elimde geriye ne kalır? Peki anlık gelip geçen bu arzular beni mutlu etmeye yetti mi ? İçimdeki bu boşluk hissini nasıl doldurabilirim?
İçinden çıkamadığımız bu boşluk hissini bize veren ve bunu doldurmak isteyen bir sistem var. Bu nedenle doğa sadece çiçek böcek değil. Üzerimizde işleyen bir sistem bir güç. Ve bize artık “Durun!” diyor.. “Yani öyle ki ilerleyebileceğiniz kadar ilerlediniz. Kendinizi mutlu etmek adına , hep daha iyisine , hep daha güzeline ve kusursuzuna sahip olmak için çılgınca yaptığınız koşuşturmaları durduruyorum. Şimdi sıra “Ne yapabiliriz?” diye düşünmek yerine “Ne yapmamalıyız?” diye dünmekte. Artık sadece kendinizi düşünmeyi bırakın, beni korumaya çalışmayı bırakın. Benden daha güçlü değilsiniz. Benim sizi getirmek istediğim nokta egoist doğanızın üstünde tüm farklılıklarınıza rağmen hepinizi kucaklayarak mükemmel ve kusursuz bir yaratılışa ulaşmaktır.”