Sıradan bir gün benim için ... Birden telefonum çalıyor. Sesini uzun süredir duymadığım dostum... Aklına düşmüşüm, kalbine düşmüşüm. “Nasılsın?” diye soruyor... Adedtendir ya, "İyiyim" diyorum, "umarım sen de iyisindir."
"İyiyim" diye başladığı sohbetin devamında aslında hiç iyi olmadığını anlıyorum. Çaresizlik , yorgunluk! Dünyevi hayatın çok tanıdık sıkıntılarından geçiyordu ve tüm bu yaşadıklarına bir anlam veremiyordu.
“Dünyada bir avuç insan var ki, onlar hayatlarının kendilerine ait olduğunu hissetmiyorlar ve aynı zamanda kendilerini bu dünyaya da ait hissetmiyorlar.” diyorum. “Varoluş sebepleri diğer insanların içsel gelişimlerinde onlara hizmet edebilmek ve onları en üst seviyeye ulaştırmak. Dünyadaki amaçları kendi aralarında açığa çıkartacakları gerçek sevgi ışığının tüm insanları sarması ve bütün insanların sevginin enerjisi ile bütünlüğe ulaşabilmeleri.” diye ekliyorum.
“Peki Nedir gerçek sevgi..?” diye soruyor.
“O öyle bir sevgidir ki, kişi kendisi için var olmaktan çıkar diyorum. Tüm arzularını kendisi gibi aynı hedefe yürüyen inananların önünde bir bir iptal eder , onların rızası için yok sayar.
Hayatı boyunca kendisini seven biri olarak bu alışkanlığından vazgeçmek çok zor. Bunu yapmaya çalışırken tutundukları niyet gerçek sevginin ışığını tüm dünya için çekebilmeleri için onlara yardım eder.
Peki bizim sevgi dediğimiz şey ne? Bir aldatmaca mı?
Evet aldatmaca. Üstelik kişinin başkasını değil de kendisini aldatması. Çünkü biz insanların doğası böyle. Sevdiğimiz her şeyi bizi mutlu ettiği için seviyoruz. Aynı şekilde bize ızdırap veren her şeyden de kaçıyoruz. Bunun farkına vardığımızda göreceğiz ki, çektiğimiz tüm sıkıntıların sebebi almaya odaklı doğamız yüzünden istediğimizi elde edemediğimizde mutsuz oluyor olmamız.
Ben bu insanları koca koca dağların ardında dünyanın tüm renklerini içinde barındıran büyüleyici bir ışığa benzetiyorum. Bizler karanlıktayız ve o ışığı görüyoruz. Ona ulaşmak için çabalayıp bir dağı aştığımızda önümüze başka bir dağ çıkıyor. Onlara ulaşmak imkansız gibi olsa da o insanlar sevginin gücü ile tüneller açıp ışığı bizlere ulaştırmak için her an çabalıyorlar.
Telefondaki dostuma bunları anlatmaya çalıştım, belki beni hiç anlamadı, ama sorun değil. Vakti gelince anlayacaktı biliyorum. Her şeyin bir zamanı vardı. Çiçek vaktinden önce açmıyordu, güneş vakti gelmeden doğmuyordu. İnsan da vakti gelmeden anlamıyordu...