Egoizm, kendi çıkarlarım uğruna başkalarına zarar vermem demektir. Sadece ve sadece kendi kabımı doldurma telaşım ve bunu yaparken de başkalarını sömürebilecek kadar hırslarıma kapılıp, bu yolda her şeyi kendime mubah görmemdir.
Az gelişmiş bir kişi, egoizmi kötü eğilim olarak görmez. Başkalarını kullanır, çalar, çırpar, döver, söver, öldürür. Üstelik bunları utanç duygusu olmaksızın yapar. Ailesi dahi umurunda değildir.
Biraz daha gelişmiş bir birey, yine aynı şeyleri yapar, ama utanç faktörünün belli bir kısmını kullanır. Yani her türlü egoist arzusunu tatmin eder, ama bunu gizli bir şekilde, belli etmeden, açık vermeden yapar. Halk içinde farklı görünüp gizli suçlar işler. Sadece ailesini düşünmeye başlar ve egoistçe davranırken, onları koruduğu yalanının arkasına sığınır.
Tam gelişmiş bir insan ise egoizmden nefret eder, alçakça, adice görür ve artık egosuna tahammül edemez hale gelir. Kendi egoist doğasının ona ve başkalarına ne kadar zarar verdiğini anlamaya başlar. Bu koşulda kendini değiştirmek ve bunu başta ailesi, sonra da toplum yararı için yapmak ister, ancak bu aşamalı bir dönüşüm sürecidir. Daha sonra kendinden çıkıp kolektife iyilik yapmak, onların geleceği için endişelenmek, bütünün hayrına hizmet etmek koşuluna gelir. Burada “mutlak sevgi” ortaya çıkar. Kişisel sevgiden başkalarını sevmeye doğru olan yolculuğa “alturizm” denir.
Egoizmden alturizme olan doğum, sancısız olmayacaktır elbette. Zira doğa bizi bu dönüşüme zorlamaktadır. Tıpkı doğum sürecinde anneye suni sancı verilmesi gibi doğa bize yardım eder. Bu yardım daha acılı gibi görünse de bebeğin dünyaya gelmesi, yani “yeni hayat” için zorunludur, çünkü vakit daralmaktadır. Doğada da felaket gibi gördüğümüz olaylar bizleri ilerletmek içindir. Kaçmak istesek bile doğa bizi bir sonraki safhaya, tüm dünya için sorumluluk almaya zoraki kılar. Bu dünyada var olmamızın amacı budur; başkalarını kendin gibi sev!
Çok beğendim , eogizme açıklık