Bir çiçek ekersin, büyütürsün, onu çok seversin, mutlu olursun. Bir kedi seversin, bakarsın, beslersin, okşarsın, seversin, mutlu olursun.
Bir insanı tanırsın, bu benim diğer yarım olabilir dersin, seversin, bazen mutlu, bazen mutsuz olursun. Bazen gülersin onunla, bazen ağlatır seni, tam bitti dersin bu sevgi ama bir türlü bitiremezsin.
“Peki neden başkasını sevmek bir çiçeği, bir kediyi sevmek kadar kolay olmuyor?”. Çünkü gerçek sevgi, “Bugüne kadar kendisinden başka hiç kimseyi sevmemiş olan ben, senin için, kalbimde arzularımdan temizlediğim bir alan açarak, orada seni sevmek istiyorum“ demektir.
Bu sevgi tanımının içine biraz girersek bir şeyleri netleştirebiliriz diye düşünüyorum. “Bugüne kadar kendisinden başka kimseyi sevmemiş olan ben…”. Peki gerçekten de kendimden başkasını sevdim mi hiç? Bunu düşünmeye başlamak pek de güzel bir fikir gibi gelmeyebilir. Doğamız gereği, sürekli olarak mutluluğun peşinden koşuyoruz.
Çok istediğimiz bir şeyin günlerce hayalini kuruyoruz, elde ettikten sonra ise ondan aldığımız zevk, tat kısa süre sonra sona eriyor. Bu kez, başka bir mutluluk için farklı arayışlara giriyoruz. Tüm bu koşuşturma, sadece kendimizi memnun edebilmek için…Mutluluğa ulaşabilmek için, farkında olmadan etrafımızdaki insanları kullanıyor ve yine farkında olmadan ince hesaplar yapıyoruz. Bazen sonundaki mutluluğa ulaşabilmek için getireceği ıstıraplara bile katlanmayı göze alıyoruz. Tüm bunları yaptığımızın farkında bile değiliz kimi zaman, doğamız böyle işliyor çünkü ve bu bizim suçumuz değil. Sürekli olarak, sadece kendisi için mutluluğu ve huzuru arayan insan ömrü, bu kısır döngünün içinde son buluyor.
Gelelim sevgi tanımındaki ikinci kısıma: “…. senin için, kalbimde arzularımdan temizlediğim bir alan açarak….”. Şimdi de bu cümlenin detaylarına inmeye çalışalım. Çevreyi gözlemlediğimiz zaman, çiftler arasındaki bağların gün geçtikçe zayıfladığını, dün birbirine kör kütük aşık olan kalplerin, günü geldiğinde birbirlerinin isimlerini bile duymaya tahammül edemediklerini görüyoruz. Tüm bu olumsuz örnekler gözlerimiz önünde artmasına rağmen, içimizde bir gücün yine de bizi birilerini sevmeye ittiğini fark edebiliyoruz. Önemli olan iki kalpten tek bir kalp çıkartabilmekte. Tüm bencil arzularımızı sevmeye niyet ettiğimiz insanın arzuları önünde eğebilmekte. Çünkü kalbimdeki her bir arzu, karşı tarafın arzusu ile çatıştığı vakit bağlar zedelenmeye
başlar ve yaşadığımız tüm sorunların altında yatan sebep budur aslında. Oysa ki, bugüne kadar hep kendisini seven ben, ilk defa başka bir insanı sevmeye niyet ettim ve bu yolda ilerleyebilmenin ilk şartı da arzularımı eğebilmekten geçmekte. Durumu daha da somutlaştırabilmek için bir örnek vermek istiyorum: Kirpiler, bedenlerinde yüzlerce diken taşır. Bir kirpinin, sevdiği kirpiye sarılabilmesi, onunla, küçücük yuvasında yaşayabilmesi dikenler yüzünden pekte mümkün değildir. Sarılmaya çalıştıkça sevdiğinin canını acıtacak, aynı yuvada yaşamaları imkansız olacaktır. Bu nedenle sevdiğine karşı tek çaresi vardır oda dikenlerini eğmektir. Kalbinde yüzlerce arzu taşıyan çiftlerde, tıpkı kirpiler gibi, birbirlerine karşı arzularını eğmedikçe birbirlerinin acılarının sebebi olacaklardır. Sevmek ve mutlu olmak için bir araya gelen iki kalbin varabileceği en kötü son, kalplerindeki acıların sebebi olmak
olsa gerek. Bugüne kadar kendisinden başka kimseyi sevmeyen insan için arzuları eğmek çok zor, hatta bazen acılı bir süreçtir. Karşımdaki kalp için eğdiğim her arzu, gerçek sevgiye bir adım daha yaklaşmak demektir. Böylece kalbimde arzularımdan arındırdığım bir alan oluşturarak, sevdiğimle birleşme fırsatı bulmuş olurum. Tanımımızdaki son cümle olan; “…. orada seni sevmek istiyorum”, koşuluna ulaşarak, tüm ömrümü peşinden koşarak geçirdiğim, “gerçek mutluluğu” yakalayabilirim. İki insan, iki beden, tek bir kalpte atmaya başlar. Böyle bir durumda, kendimi değil, karşımdakinin canını acıtmaktan korkarım. Sevdiğimin kalbi, avuçlarımın içindedir artık çünkü…
O halde, “Sevgi neydi?”;
“Sevgi iyilikti, sevgi dostluktu, sevgi emekti” …
Gerçek sevginin kalplerde yeşermesi dileğiyle…
Bravo!
Merdiven Düşünce Grubunun Kıymetli Yazarı,rnSevdiğinden uzak kalmak sevmeye başlamaktır. Sevmeye başlamak yüreğine girmesine sessiz kalmaktır. Bedeni uzakta olanın yüreğe sığması'dır aşkı doğuran.rnAşk, alınan her bir oksijenin ciğerden yüreğe uğrayıp Sevgiliden müsaade alması, yaşadığını haber vermesidir. Onunla yaşamaktır her bir solukta. Nefesi birazcık ta onun için almaktır. Yokluğuna rağmen yüreğindeki varlığı için yaşamayı göze almaktır Aşk.