Derinlerden bir el uzanıyor. Ruha ve akşama dokunuyor. Garip bir yolculuğa çıkıyoruz. Yağmurun hiç ıslatmadığı sokaklarda, yağmura yakalanıyoruz. Uzaklardan gelen o esintili ses ile ürperiyor ruhumuz. Arkamızda geçmişin silueti, önümüzde taştan karanlık sokaklar. İliklerimizde inliyor notayı haykıran her tel. Karanlık sular akıyor duvarlardan, karanlık yollar döşeniyor. Hiç ıslanmadan içiyoruz kahvelerimizi ama yağmur yine yağıyor. Kaçtığımız yerde soluklanıyoruz, kendimizi kovalayan yine biz iken. Alakasızlıklar ortasında yıldız topluyoruz, gökyüzünü delecek devlikte olup sönüyorlarken. Taş sokaklar ufalanıyor başımızdan aşağı. Saatler akacağı sokağı şaşırıyor. Sokak lambaları sönmüyor. Yağmur durmadan yağıyor...