Hikayemiz; yarılanmış günün, hepimiz için asla benzer olmadığını düşündüğüm, herhangi bir saatinde ilerliyor. Zaman denilen kavramın, herkes için aynı döngüde olmamasına rağmen, herkesi böyle çepeçevre sarması ne korkunç! Koşullar ne olursa olsun, Dünya denilen gezegenin somut varlığına konumlanmaya mecburuz. Mecburiyetimiz, hayatlarımızın başrolünde kendimiz olsak bile, her birimizin hikayesini farklı şekillerde şekillendirmekte. Üstelik böylesine durdurulamayan bir şey, akışını durduramadığımız yaşamlarımıza ömürlük izler kazıyor. Ölümsüzlük adına bir kareye hapsolmuş eskiyen sevinçlerimiz, günün birinde yıkılacak olan duvarlara çakılı. Neyin neresinde olduğumuzu bilmediğimiz belirsizliklerle dolu olsak da, Heidegger'in dediği gibi: "Biz daha çok zamanı - şimdi, geçmiş ve geleceğin birliğini - şimdi aracılığıyla tasarımlarız." ama yine de hiç birimizin şimdisi, hem aynı hem de birbirinden bağımsız değildir. Yine Varlık ve Zaman'dan bir alıntıyla: "Herkes bir başkasıdır ve kimse kendi değildir. Hergünkü varoluş kim diye sorulduğunda cevap herkestir."