Pencereler ardında dönen günün güncesini döküyorum kalbin yorgun otağına ve zihnimin bulanık sularıyla ıslanıyor doğanın eskiz tablosu. Solan renkler arasında mavi beyaz bir rüya. Güneşin kavurduğu yerde, yaza küsen yanıyla kalınca dünya; daha çok varıyorum zamanın acı tadına ve yakının anlamsız uzaklığına. Nesnelliğini yitiren satırlarda kaybolduğumda, hayatın uçsuz bucaksız kumsalında buluyorum kendimi. Artıyor ruhlar toplamı, perçinleşiyor yalnızlıklar. Büyük tufanlara esir düşmüş olsak da, kayalıklar altına sığınmış olsak da, bizi oradan kurtaracak şey; küçük bir avuçta denize bırakılma umududur, biliyorum.