Her hikaye farklı bir şekilde başlıyor. Ya tanımı yapılamayan bir sevgi ya da nedenli, nedensiz bir nefretle uzatılıyor silik bir el. Dikenli gülüşünden kan damlayan insan; iştahlı merakıyla, durağan hayatını, mucize kılıfına soktuğu bu yenilikle hareketlendiriyor. Avucunda hissettiği elin sıcaklığıyla, attığı adımın bilincinde yalpalıyor öteki, sonunda düşeceğini bildiği uçurumun ucundayken. Uzatsa elini diğeri, uzattığı el kaybolacak. Tutunsa bir gülümseyişe her yeri kanayacak... Kanayan her hikayeyi sararan yapraklar örtecek, kara kış besleyecek sonra. Tıpkı umutlarımızdan beslenen ruhlarımız gibi. Her misal bir ışık yakmasa, burada tüm hikayelerden uzakta, bunları yazmazdım. Mevsimler olmasa, uçurumlar bile olmazdı...