Yaşam tarihimizin her gün doğumunda; aynı perdeyi aralayıp, aynı pencereden bakıyorsak dünyaya ve kalemimizin mürekkebi gecedense, karanlık bir tarihin izdüşümüdür bu. Çünkü biz varoluş karalamasında, öteki sayfaya geçemeyenler tayfasındayız. Bir denizse yaşamak, sığ sularda bizi boğan derin düşüncelerimizdir. İncelikli bir ruh, kıyılarında boğuşan dalgalarda yalpalanma mahkumudur. Ne güverteden el sallayabilir ne de o denizin kokusunu içimize çekebiliriz. Çünkü deniz yasak, güverte ölümdür.
Zamanın öngörülemez götürüleriyle karanlığa hapsolmuş bir ruh, siyahlara bürünmeden aydınlığı göremez. O derindir. Üstü çizilmiş bilmem kaç gecenin, karalanmış takvimidir. Bundandır ki hiçbir ışık yanıp yanıp sönmemeli. Eğer sonu aydınlıksa; gemi batsa bile, deniz tükenmemeli.