Değerli Okur,
Bugün eleştiriye mercek tutacağız.
Günümüzde durum nedir, buradan başlayacağız.
*
Yapma eylemi öğrenme eylemi akabinde kazanılıyor olmalı.
Peki biz nerede öğreniyoruz eleştirmeyi?
Erkekler, ait olduğunu düşündüğü takımdan başka hiçbir takımın olumlu pozisyonunu göremeyen, muhalif her düdüğe sövüp sayan spor programcılarından,
Bayanlar, kendi pişirdiği yemekten başka kimsenin yemeğini beğenmeyen yemek programlarının yarışmacılarından,
Gençler, mantıksal çerçevesi basitleştirilmiş, zeka kokmayan, komedi yapmak için her türlü kelimeyi ağza alan komedyen sanatçılardan..
Malesef durumumuz bundan ibaret!
*
Peki ya bu mudur eleştiri!
Doğru kaynaktan mi öğreniyoruz! Nedir bu işin aslı? Dört basamakta inceleyelim birlikte.
Eleştirme, ağza geleni söyleme anlamına gelir. Aklına ne geliyorsa söylenir. Anlamlı midir diye bakmadan, faydalı mı olacak diye irdelemeden eleştirilir önüne gelen herkes.
Eleştirebilme, kabiliyet işidir. Akademik katkılara ihtiyaç duyar çoğu zaman. Uzun soluklu düşünme duygusu barındırır içerisinde.
Eleştiriyi kabul etme, olgunluk ifadesidir çoğu zaman. Erdemli insanların üstesinden gelebileceği bir iştir.
Kendini eleştirebilme, işte bu herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Kendini tanımalı, tanımlayabilmeli kendini eleştirebilen insan.
Peki biz hangisini yapacağız veya hangisinde kendimizi bulacağız.
Bütün mesele bu olsa gerek.
*
Buraya kadar gelmişken,
Hindistanlı ressamın meşhur hikayesini anlatmadan geçemeyeceğim.
Ressam, yardımcısına tamamlanmış bir resmin herkesin geçeceği bir meydana konmasını ve yanına kırmızı bir kalem ile "hata olan yeri gösterin" yazısını yazmasını söyler.
Yardımcı işlek bir meydanda ressamın söylemini tatbik eder. Bir de ne görsün. Her geçen bir işaret koymuş resmin üstüne.
Yanına gidip ressama "bu resmi yapamamışız galiba" der.
Ressamda aynı resimden bir tane daha vardır.
Bu sefer bu resmi meydana koyup kalem yerine fırça koymasını ve yanına da "yanlış olan yeri düzeltin" yazmasını ister.
Meydan yine kalabalıktır fakat aynı resme bu sefer dokunan olmamıştır.
*
Bu hikaye eleştiride ölçü olmalıdır.
Eleştiri yapıcı olunmalı, bilgiye tecrübeye dayanmalıdır.
Eleştiri zeka ürünü olmalı, nezaket kokmalıdır.
Eleştiriye maruz kalan da olgunlukla bunu karşılamalı, farklı gözlerin mevzu bahis hususa değer katacağını asla akıldan çıkarmalıdır.
Buraya kadar gelmişken, bu satırların eleştiriye her zaman açık olacağını belirtmek isterim. Zira eleştirinin değerini bilen ve bu değerle yazılarına değer katmak isteyen biriyim.
İlk yazılarımda bu konuyu tercih etme sebebim budur.
*
O zaman söyleyelim son sözü,
Eğer niyetimiz gitmekse ileriye,
Açalım sinelerimizi eleştiriye.