Değerli Okur,
Covid19’un biyolojik silah olup olmadığı hususu, toplumun fazlasıyla merak ettiği ciddi bir konudur. Bazı akademisyenlere göre bu biyolojik silah meselesi safsatadır. Bazı akademisyenlere göre ise tarihin en büyük tehdidi.
Bununla birlikte Çin ABD’ye, ABD Çin’e dolaylı yollarla çeşitli ithamlarda bulunmaktadır. Bu hususla ilgili Tramp’ın basın toplantıları, Çin dışişleri bakanlığı tarafından atılan twetler dikkate değerdir. Her şeye rağmen bu ithamlar ispatlanabilir nitelikte değildir.
Neticede bu süreç biyolojik savaş emareleri taşımasa bile, biyolojik savaş olması işine gelen taraflar, korona virüsünü bu kapsamda değerlendirme gayreti güdecektir.
***
Biyolojik savaşların tarihsel gerçekliğinin var olması, Covid19'un biyolojik silah olduğu tezini güçlendirmektedir.
13. yy’in efsanevi savaşçısı Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ın ordusu tarafından, vebadan ölmüş insanların cesetlerini mancınıkla Kırım, Viyana ve Çin kalelerine fırlatılmış, mikrobun o kalelerin yayılmasını sağlamıştır. Bu şekilde kalelerin fethedildiği savaş kayıtlarında mevcuttur.
İngiltere de bu yola başvurmuş, 18. yy’de kızılderililere karşı biyolojik savaş unsurlarını kullanmıştır. Amerikalı tarihçi Carl Waldman birçok kitabında, İngilizlerin battaniyelere Çiçek Virüsü bulaştırarak kızılderililere dağıttığına değinmiştir.
Almanlar da biyolojik savaş unsurlarını ciddi anlamda kullanmışlardır. Birinci Dünya Savaşı sırasında düşman at ve öküzlerine Şarbon bulaştırmışlardır.
İkinci Dünya Savaşı öncesinde Paris ve Londra metrolarına Almanların Virüslü Bakteri yaydıklarına dair istihbarat raporları bulunmaktadır.
İkinci Dünya savaşı sırasında Çin ile savaşan Japonya, binden fazla şehirde kuyu sularına Kolera ve Tifüs bulaştırmıştır. Bu şekilde Çin halkı daha savaşa katılamadan fazlasıyla zayiat vermiştir.
***
İkinci Dünya Savaşı sonrası benzer girişimlerin görülmesi ABD Başkanı Nixon’u harekete geçirmiş, biyolojik silahların gelişiminin durdurulması hususunda ciddi çabalar sarf edilmiştir.
1976 yılında 176 ülkenin katılımıyla ‘Biyolojik Silahlar Antlaşması’ imzalanmıştır. Bununla birlikte Amerikalıların kızılderililerin ortadan kaldırılması için virüslü elbise dağıttıkları da tarihi kayıtlarda bulunmaktadır.
***
Değerli Okur,
Tarih boyunca devam eden bu biyolojik savaş unsurları bugün bilimin ilerlemesi ile hangi boyutlara ulaşmıştır diye sormamız ve sorgulamamız gerekmektedir.
Araştırmacı yazar Prof. Christopher Coker ‘Savaşçı Olmadan Savaşmak’ kitabında Devletlerin artık şiddete doğrudan karışmayacağını, insanları yönetmek için karşı tarafa korku, endişe ve aşağılanma hisleri yayacaklarından bahsetmektedir.
Biyolojik savaşın bir başka unsuru psikolojik savaştır. Salgından önce uygulanmasına müsaade etmeyeceğimiz ‘Vücuda Çip Takılması’, salgından sonra bazı ülkelerde mecbur kılınmak istenmektedir.
Çip meselesi de irdelenmesi gereken önemli bir husustur. Elektro dalgalar bizi yönetir mi yönetemez mi konusu bir başka sohbete kalsın.
***
O zaman söyleyelim son sözü;
Bilim silah olmuş, düşman belinde,
İnsanlık için kullanmak senin elinde!