Günümüzde birçok hastalığın tedavisi mümkün. Tıp ve sağlık alanında ciddi ilerlemeler kaydetti bilim dünyası. Kanser, verem, madde bağımlılığı hatta Kovid-19 gibi salgın hastalıkların çaresi dahi modern tıpta mümkün . Peki ya bizim manevi hastalıklarımızın tedavisi? Dünya malına, makama, lüks ve gösterişe, hiç ölmeyecekmişiz gibi dünyaya; yani manaya değil maddenin bizzat kendisine bağlanmamızı kim tedavi edecek?
Mezuniyet kınaları, sütten kesme partileri, “Baby Shower” organizasyonları yapıp israf ve gösterişi ihmal etmeyen, İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen, lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamaya alışan, gösteriş düşkünlerini kim tedavi edecek?
Özel hayatlarını sosyal medya ve kitle iletişim araçlarıyla gözler önüne seren, kınadığımız ne varsa başına “benim hayatım” ibaresini koyarak yapan, kadının kocasına bir dilim kek, bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan, marka ve lüks bağımlısı kızlarımızı kim tedavi edecek?
Makam arabasız, sekretersiz, korumasız yaşayamayan, koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçiren, küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan, şeref ve itibarı malda, makamda ve parada gören, bunları kaybedince de itibarını kaybettiğini zanneden, yeniden bir makama gelebilmek için gerekirse adaletini, merhametini ve değerlerini bile gözden çıkarabilen makam bağımlılarını kim tedavi edecek?
Asıl işi bu sorunlara çare üretmek olması gerekirken devlet destekli projeleri kovalamaktan, protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan, vekillerle, bürokratlarla yapılan üst düzey toplantılardan vakit bulamayan, birtakım çalışmaların sadece para ve güçle yapılabileceğine inanan, adı sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek?
Haramlar ve günahlar korkutmuyor bizi. Gösteriş Müslümanlığı ile cennete giriliyor zannediyoruz. Sadakamızı bile selfie çekip atıyoruz yahu...
İftar sofralarını boy boy fotoğraflar ile servis ediyoruz. Fıtır sadakasının 27, iftar menülerinin ise minimum 200 lira olduğu Ramazanları yaşıyoruz.
Çözüm basit aslında; gösteriş yerine minimalist yaşam. Şaman’a sormuşlar: Zehir nedir? “İhtiyacımızdan fazla olan her şey zehirdir” demiş. Bu güç olabilir veya tembellik, yiyecek, ego, hırs, ihtiras, korku, kıskançlık ve hatta iyi niyet…
Sade yaşantının gâyesi, insanlara fakir olduğu izlenimi vermek veya malını harcamayıp biriktirmek değil tevazu, züht ile nefsini gurur, kibir gibi olumsuzluklardan uzaklaştırmaktır. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) imanın göstergesi olarak ifade etmiş olduğu sade yaşam tarzı aslında modern dünyanın müzmin belalarının çok basit ve etkili bir ilacıdır. İhtiyaçtan fazlasını tüketmeyecek ve paylaşacağız.
Yazar Dr. Halit Ertuğrul’un da ifade ettiği gibi “Sadeliği savunacağız. Sade giyineceğiz, sade bir nikâh, sade bir ev, sade bir hayat, sade arkadaşlar. Dünya bütün ışıltısı ile karşımızda duracak ama biz şu hadis-i şerifi mihenk taşı yapacağız; Sadelik imandandır..."