İnsanoğlu için teknoloji, her zaman hayatının bir parçası olmuş ve hayatına yön vermiştir. Günden güne de gelişim göstermekte. Eskiden kontör gitmesin diye çağrı atarak anlaşırdık. “Çağrı attığımda aşağı in” sözü size bir şeyler hatırlatıyorsa zaten iletişimin gelişim hızına kendiniz şahitlik etmişsinizdir.
Bu çağ artık iletişimde hız çağına dönüştü. Görüntülü aramalar, sınırsız dosya göndermeler derken iletişimin önündeki engeller tamamen kalktı. Bu sınırları kaldırma konusunda devrim sayılabilecek uygulamaların başında da WhatsApp geliyor. Ama son günlerde dayattıkları yeni kullanıcı sözleşmesine inanılmaz büyük bir tepki, bu tepkinin merkezinde de elbette veri güvenliği kaygısı var. Hele ki söz konusu Zuckerberg gibi sicili kabarık biri ise iyice dikkatli olmak gerekiyor.
“Kişi kendinden bilir işi” diye bir söz var ya… Facebook kurucusu daha önce bu sözü kanıtladı desem. Veri gizliliğinin ihlâli denildiğinde akla ilk gelen isim o. Mark Elliot Zuckerberg. Daha önce çekilen bir fotoğrafta bilgisayarının kamerasını ve mikrofonunu bantladığı görülmüştü. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki hırsız kendi evini kendi soymaktan korkuyor ya da başka hırsızların hedefi olmaktan korktuğu trajikomik bir durum vesselam.
Mahremiyet çağının sonuna gelmiş durumdayız. Buradan hemen George Orwell’in 1984 romanına atıfta bulunmak istiyorum. Orwell'in betimlediği toplumda her bir birey tele-ekranlar aracılığıyla yetkililerin sürekli göz hapsi altındadır. Gözetim altında olan insanlara durmaksızın, "Büyük Birader seni izliyor" slo
ganı anımsatılmakta ve bu, ülkede uygulanan propagandanın özünü oluşturmaktadır.
Neredeyse bütün bu sosyal medya uygulamalarında bizi dinlemeleri için hatta izlemeleri için gerekli izinleri veriyoruz. Kamera veya mikrofon için verdiğimiz izinler zaten bunun önünü açıyor. Bilgilerimizi sınırsız olarak kullandıklarını biliyorduk ama bu işi yakalanmadan yapmak zorundalardı.
Bir şey eğer ücretsiz ise alınıp satılan ürün aslında bizler oluyoruz. Bizim kişisel verilerimiz, bilgilerimiz satılıyor. Hoş ya 2014’te 16 milyar dolara satın aldığı ve şuan 2 Milyar kişinin kullandığı bir platformu Zuckerberg efendi herhalde babasının hayrına alıp dünyaya hediye edecek değil ya. Bunu bir noktada paraya çevirecekti. O noktadayız sanırım…
Peki ama nasıl?
WhatsApp, kullanıcı bilgilerini sınırsız kullanarak daha spesifik reklam önerileri sunabilecek. Arkadaşlarınızla yazışırken beyan ettiğiniz fikirler bile önünüze çıkan reklamları belirleyecek. Mesela arkadaşınıza, yeni bir telefon ihtiyacınızın olduğunu söylediniz. Daha mesajınız karşı tarafa ulaşmadan, Facebook ya da İnstagram'ı açtığınızda karşınızda aradığınız telefonun reklamını bulmuş olacaksınız. Bu belki bir açıdan kolaylık diyeceksiniz, aradığım bir şeyi hemen bulacağım. Unutmayın ki aradığınız şeyi bulmuş olmayacaksınız! Aradığınız niteliklere uygun ama Facebook’un reklam geliri elde ettiği ürünler önünüze gelecek.
Ne olursa olsun işin reklam boyutu bir şekilde görmezden gelinebilir ama görmezden gelinmemesi gereken kısım, 3. tarafların bu verileri kullanabilecek olması. Verilerimizi bu sözleşmeyle Facebook, 3. taraflarla paylaşabilecek. Eskiden bunu gizli saklı yaparlarken şimdi ise alenen yapacaklar.
Misal özel bir şirket ya da bir devlet gelip kullanıcıların siyasi görüşlerinin analizlerini benimle paylaş diyebilecek. Tabi buna ciddi meblağlar ödeyerek talep edecekler. Bu veri paylaşımı ülkedeki seçimleri etkilemeye kadar giden tehlikeli bir olay.
Cambridge Analytica olayını hatırlarsınız. Bu firma Facebook'tan 50 milyon kullanıcının bilgilerini satın almıştı daha önce. Bu bilgileri kullanarak Amerika'daki başkanlık seçimleri ve İngiltere'deki Brexit referandumunu etkilemişti. Bu yüzden zamanında Facebook'un başı çok ağrımıştı. Zuckerberg bu konuyla ilgili özür diledi ve bahsedilen şirketin verileri uygunsuz şekilde topladığını belirtmişti. İnsanların siyasi görüşlerini ve bu görüşlerin zayıf noktalarını belirlediler. A partisine destek veren bir insanın A partisine en çok hangi konuda uzak olduğunu ya da hangi konuda kızdığını ortaya çıkardılar. İnternete girince o şahsın karşısına bu noktaları kaşıyacak yalan bilgiler ve reklamlar sundular.
İzin verirken “ne yapacaklar benim bilgilerimle” demeyin. Hepimizde aynı görüşler vardır; ben sanki istihbaratta mı çalışıyorum, bütün bilgilerimi alsalar ne olacak diye… Ama internet hayatımıza aşırı şekilde yer etmiş durumda. Kimse benim için bu mesele önemli değil demesin. WhatsApp'ı kaldırmamız gerektiğini anladık ama onun yerine ne koyacağımızı, insanlarla nasıl iletişim kuracağımızı düşünmeye başladık. Bu uygulamalar bizi kuşatmış durumda. Hayatımızda bu kadar yer ettiyse çok kullanıyoruz demektir. Çok kullanmamız da kendimizle ilgili çok veri paylaşmamız anlamına geliyor. Bu verileri bir kara propaganda vasıtası olarak kullanıp birçok konuda fikirlerimize dokunabilirler. Bu imkânları var. Benim takıldığım asıl konu, bu sözleşmenin Avrupa'da uygulanmaması. AB ülkeleri bununla ilgili yaptıkları hukuki düzenlemelerle böyle dayatmayla veri paylaşılmasına izin vermiyor.
Türkiye'de bu tarz düzenlemeler yok mu?
Bizde de kişisel verilerin işlenmesi için açık rıza alınması zorunlu. Bu istenilen izin açık rıza mı yoksa dayatma mı ona da siz karar verin!
Ya sev ya terk et deniliyor bize. Ezcümle Facebook ülkemize karşı eşkiyalık yapıyor. Kişisel çıkarlarının ötesinde bazı değerler vardır, ülkenin prestiji gibi. Onlar bu ülkeyi tanıyana kadar engellemeler yapılmalı, sert cezalar uygulanmalı, bizden reklam geliri elde etmeleri en kısa zamanda engellenmeli. Bugün WhatsApp bu sözleşmeden dolayı ciddi bir tepki almazsa yarın hem daha pervasız davranacaklar hem de bu yolda ilerleyen benzeri şirketlere cesaret kaynağı olacaklardır.