Dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı çok konuşuluyor. Kovid-19 salgınının dünyanın geleceğini nasıl etkileyeceği hakkında bir şeyler söylemek, öngörülerde bulunmak, tarihi hadiseleri yorumlamak bir tarihçi için güç ve riskli olsa da bir ekonomist veya stratejist için kısmen daha kolaydır. Fakat sürecin ne kadar devam edeceğini ve dünyada ne tür bir hasar bırakacağını, bu hasarın siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçlarının ne olacağını kestirmek mümkün değil. Ancak tarih, sadece bir örnek olarak 1347-49 veba salgınının kısa ve uzun vadede dünyada nasıl büyük değişimlere yol açtığını bize gösterdiğinden, bu salgının da önemli sonuçlarının olacağı kesin.
*
2011’den itibaren Arap Baharı süreçlerinin ortaya çıkmasıyla büyük güçler, Orta Doğu’da bilek güreşi yaparken, koronavirüs salgını birdenbire bütün gündemimizi, hatta dünyaya bakış açımızı değiştirdi. “Küreselleştiği iddia edilen dünya, küresel bir salgına küresel bir cevap vermek yerine, herkes 'Önce can sonra canan' ya da 'Her koyun kendi bacağından asılır' deyişlerinin içeriğine uygun yerel çözümler üretmeye başladı." Ülkeler öncelikle kendi başlarının çaresine bakmaya başladı. Çocukluğumuzda çok kullandığımız her açıdan "kendi kendine yeterli ülke" kavramının tekrar gündeme gelmesi de bunun ispatı niteliğinde.
*
Bu salgında küresel iş birliği başarısız oldu. Bırakın birbirlerine yardım etmeyi, birbirlerinden yardım malzeme gemilerini çalan ülkeler gördük. Dünya Sağlık Örgütü’nün(WHO) Çin’deki salgını gizleyip erken duyurmaması da küresel iş birliğinin zayıf olduğunu bize göstermektedir.
*
Devletler ve hükümetler açısından da bir test niteliğindeki bu salgına gösterilen reaksiyonların başarılı ya da başarısız olması yönetimlerin demokratik ya da otoriter olmasıyla bağlantılı olmadığını düşünüyorum. Mesele otoriter ya da demokratik olmak mı? Yoksa yönetebilirlik ve liderlik mi? Bi defa bunu iyi ayırt etmeliyiz. Nitekim demokratik olan İngiltere, İspanya, İtalya, ABD başarılı olamazken, Almanya ve Türkiye’nin daha başarılı olması; keza otoriter Çin ve Kore arasındaki başarı farkı buna en iyi örnektir.
*
Bu salgınla mücadelede orta yolu izleyen Almanya ve Türkiye’nin şu anki rakamlar itibarıyla daha başarılı olduğu görünüyor. Türkiye ne Çin gibi halkına karşı zecri tedbirler aldı, ne de İtalya ve İngiltere gibi tamamen serbest bırakmayıp, tedricî biçimde artan tedbirler alarak orta yolu izledi. Topluma şeffaf bir biçimde kendi sağlıkları için sokağa çıkmamaları gerektiği anlatıldı ve zaman içerisinde bu da başarıldı. Oluşturulan Bilim Kurulu sayesinde şeffaf bilgilendirilmeler, zamanında alına tedbirler ciddi bir liderlik anlayışı olduğunu gösterdi.
*
Bu salgın geçen yüzyıldan kalma küresel ve uluslararası kurumların ne kadar zayıf olduğunu gösterdi bize. Pandemi sonrası eğitim ve hizmet sektörlerinde uygulanmakta olan dijitalleşmenin giderek daha çok hızlanacağını, yeni bir dijital tabanlı eğitim ve hizmet sektörü doğacağını öngörmek mümkün.
*
Tarihte olduğu gibi salgınların hep var olmaya devam edeceğini ve tarihin gidişatını etkilemeye devam edeceğini "Veba, SARS, MERS, Ebola vs. salgınların yıkıcı etkilerini gören, bazı güçler, ne kadar zalimce olsa da hiç şüpheniz olmasın biyolojik silahlarla ilgili çalışmalarını hızlandıracaktır. Bilginin önemi daha da artacak, siyasal karar alımlarında bilime daha fazla yer verilecektir. Ancak siyasal küreselleşmenin ağır bir yara aldığı kesindir. Ekonomide neoliberal politikalar zayıflayarak devletin ağırlığı artacak, ülkeler, düşük işgücü maliyetleri nedeniyle ürünleri iş gücü daha ucuz ülkelerde yaptırmak yerine, yapay zeka ve robotlar marifetiyle maliyetleri düşürerek ülkelerinde yaptırmak suretiyle kendilerini güven altına almaya çalışacaklar. Bu da Çin gibi ucuz iş gücü avantajıyla ekonomilerini büyüten ülkelere zarar verecektir.
*
Virüsün kaynağı olan Çin, otoriter yönetimi nedeniyle, pek de iyi olmayan imajını, tıpkı ABD’nin 2. Dünya Savaşı’nın ardından uygulamaya koyduğu Marshall Planı gibi 'İpek Yolu' yardımları vasıtasıyla düzeltmeye, ABD’nin liderliğine meydan okumaya çalışacak. Trump’ın kendini en iyi gördüğü ekonomi alanında başarısız olması, bunu da medyaya “Çin Virüsü” şeklindeki verdiği beyanlarla örtbas etmesi ve yine ABD’de daha şimdiden işsizlik rakamlarının 47 milyona ulaştığı düşünülürse, yeni meydan okumaların, yeni güç savaşların olacağını öngörmek mümkün.
*
ABD’nin, salgın sonrası Irak ve Suriye’den çekilmesi durumunda Rusya'nın Orta Doğu’da, daha etkin bir güç olmaya çalışacağı, bunun yanında Korona sonrası Doğu Akdeniz’de gerginliğin devam edeceği aşikâr.
Orta Doğu’da petrol zengini Körfez ülkelerini de zor günler bekliyor. Pandeminin yanısıra petrol fiyatlarının düşmesi, hac, umre ve diğer turizm gelirleri de düşünüldüğünde bu ülkelerin eskisi gibi sağa sola para saçamayacakları kesin.
Toparlayacak olursak; tabi ki bir yol haritası çizmek mümkün değil fakat olası ihtimalleri maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
*ABD, AB, Çin ve Türkiye açısından tarih hızlanıyor. Bu, düzensizliğe ve bunun sonucunda da yeni denklemler, yeni ikili ilişkiler doğuracak
*Gelir dağılımında uçurumların olacağı bir dönem bizi bekliyor.
*Dijitalleşme artacak ama bunun yanında dijital güvenliğin korunması önem arz edecek.
* Korunurken bir taraftan da özgürlüklerimizin kısıtlanacağı bir dünyaya doğru yol alıyoruz.
*Gündelik yaşam alışkanlıklarımız değişecek. Maske ile yaşama, sosyal mesafe, teması azaltma ve dezenfektanlar…
*Sosyal devlet anlayışı ağır basacak. Sağlık sektörüne yatırımlar artacak.
Anadolu’da bin yıldır pek çok imtihandan geçen ve badireler atlatan milletimiz, bu salgının sebep olacağı ekonomik problemler gibi bunu da atlatacaktır. Yeni güç boşlukları demek, yeni krizlerin yeni fırsatlar yaratması demek. Pes edecek değiliz. İş birliğinin, özgürlüğün bol, gelir dağılımının adil olduğu bir düzen kurmak insan olmanın özelliğidir. Olması gereken daha istikrarlı, daha müreffeh bir Türkiye… Küresel, ulusal ve bireysel meydan okumalara şahit olacağız. Umut ediyorum ki biz bu krizden daha güçlü bir şekilde çıkacağız. Gardımızı alıp işimizi kış tutup, yazın çıkmasını da bahtımıza bırakalım.
Afetlerden sonra doğacak yeni boşlukları bu yüce milletin doldurmasıen yakışır ve en doğal hakkıdır.
Gene çok güzel bir yazı olmuş hocam çok beğendim ellerinize sağlık diğer yazılarınızı merakla bekliyorum...
Her yazınızda ufkumu genişletiyorsunuz.Elinize sağlık.
teşekkür ederim :)
Gerçekten ufuk açan, umut veren, birleştirici bir yazı. Tebrik ederim.
Cansın Özkorul hocam:)
Yazılarınız, akıcı ve yön verici ellerinize sağlık.
Teşekkür ederim sağolun Esra Hanım
Umarım öngörülerinizde haklı çıkarsınız ve biz de daha çok güçlenerek çıkarız hocam
Temennimiz de bu Umarım
HARIKA BIR YORUM BOZ AYI
MÜKEMMEL HARİKA
BÖYLE YAZILARI GÖRÜNCE GERÇEKTEN ETKİLENİYORUM
HARİKA BİR ŞEY OLMUŞ SİZ GERÇEKTEN HARİKA BİR YAZARSINIZ
lan sen kimsin
GERÇEKTEN ÇOK HARİKA BİR YAZI OLMUŞ ÇOK ETKİLİ TEŞEKKÜRLER BURHAN AKMAN
Yeni bir dünya düzeni ve alışkanlıklar bizi bekliyor...