Derin bir sevinçte eğlenceden çok ciddilik vardı.Ucu bucağı olmayan yalnızlıkta da huzurdan çok korku.Belki dengesini sağlayamadığın hayatın kendisinde de yaşamdan çok ölüm... Sessizliğin, matemin de anarşisi vardı. En güzel anarşi sessizliğin topraklarında filizlenip boy gösterirdi. Kaçıncı gebe kalışımdı bu yalnızlığın silsilesine... Kaçıncı şikayet edemeyişim yada kaçıncı girişimdi bu bilinmezlik otağına... Peşimden bitmek tükenmek bilmeyen umuduyla koşup duran çığlıklarım... Suskunluğumun çığlıkları gözyaşlarımın feryatlarını bastırmaya çalışmaktan çoktan bitap düşmüştü. Anlattıklarımın, dile getirdiklerimin de en az zaman kadar ucu bucağı yoktu... Bir sese kulak veriyordum sonra, sanki yırtılmış göğün göğsü. Acı yağıyor sessizliğimin topraklarına.. Kucak dolusu bağrıma basıyorum, hüznü hafiflesin diye. Suya yazı yazmak gibi bir şey benimki de. En sonunda vazgeçiyor köşeme siniyorum. Gece boyu nefretini kusuşunu izleyerek geçip gidiyor işte.. Bense sadece izliyorum, bakıp daha da kederleniyorum. Sen de kederlen, bir başkası da kederlensin.. .
Boş olan bardak illa ki doluyordu, temiz sayfa karalanıyor, beyaz olan siyaha bulanıyordu. Baktıkça görmüyor, dinledikçe duymuyordun aslında. Hissettikçe varlığından emin olmaya başlıyordun. Ne tarafa kaçarsan kaç görebileceğin kadar çok ama elini uzatsan hiç dokunamayacağın kadar da yok durumunda da tutarsızlık kol geziyordu. Her durumda tutarsızlık vardı biraz, gerçeklik payı en aza indirgenmiş bir biçimde... Dürüstlüğün darağacı çoktan hazırdı işini layığıyla yerine getirebilmek için. Tek gereken şey hükmün giyilmesiydi. Sonrası çorap söküğü misali ardı sıra birbirini takip edecekti... Şüphesiz...
Kalemine sağlık çok güzel yazmışsın değerli arkadaşım
Başarıların Devamını Dilerim
Yüreğine sağlık
Emeklerine sağlık .inşallah daha iyi yerlerde olursun